31 Aralık 2017’de vefat eden Celal Yalçın Ağabey’in hatırasına...
Son otuz yıl birlikte hizmet ettiğim Celal Ağabeyin vefatından sonra bir şeyler yazmak lâzım diye düşünüyordum. (Yazma kabiliyetimin noksanlığı ile beraber) Onu bir yazıyla anlatmanın mümkün olmadığını biliyordum. Kardeş ve ağabeylerin onun çeşitli yönlerini dile getiren yazıları da bize ihtiyaç bırakmıyor diye düşünmüştüm.
Ahiret âlemine gidişinin bu sene-i devriyesinde, Celal Yalçın’ın Malatya’daki hizmetlerin temel taşı olduğunu dile getirmek, amel defterinin açık olduğunu bilmekle teselli olmak, güzel şey.
Celal Ağabeyin yılların eskitemediği hizmetteki şevk ve heyecanı (onun gibi olamasak da) bizim için güzel bir örnekti.
Yaşın getirdiği unutkanlıktan şikâyet ederdi, ama ailesinin de ikrarıyla unutmadığı iki şey vardı: Namazları ve Risale-i Nur dersleri. Günlük en az yüz sahife Risale okur ve “Ben, bu Risaleleri okuyamayacak, bu derslere gelemeyeceksem Cenâb-ı Hak canımı alsın’’ diye temennide bulunurdu.
Umre Haccı dönüşü derse gelemedi. Cuma günü ikindi namazından sonra ziyaretine gittiğimde rahatsızdı, ama koltukta oturuyordu. Umresini tebrik ettim, biraz sohbet ettikten sonra:
“Ben bu sefer gidiciyim. Bu (hastalık) beni götürecek” dedi.
Ben de lâtife olarak:”Celal abi, sen zaten hazırsın, ölüm senin için ne ki; buradan Ağın’a (Celal Abinin doğduğu Elazığ’ın ilçesi) gitmek gibi bir şey.” dedim.
O da, “Heee, öyle” dedi.
Ve ertesi günü akşam namazı için abdest hazırlığı yaparken ruhunu teslim eyledi.
Celal Ağabeyle tanışmamız, yetmişli yılların başıydı. Elazığ’a sık sık gelir, Hulusi Ağabeyin derslerine katılırdı. Bazen de Hulusi Ağabeye mektupla soru sorardı. (O mektupların birinde 1973’te yeni kurulan partiye oy verme konusunu sormuş Hulusi Ağabeyin de “Biz koyun değiliz her yeşilin peşinde koşalım’’ cevabını sürekli anlatırdı.)
Celal Ağabeyle birlikte hizmetimiz, 12 Eylül sonrası Malatya’ya tayin (sürgün) edilişimizden sonradır. 12 Eylülün ağır şartları içinde, hem dıştan hem de içerden gelen tepkilerin muhatabı olmak, gelen hücumlara karşı direncini yitirmemek, tehditlere beş para ehemmiyet vermemek Celal Ağabeye nasip oldu. O dönemin zor şartları içinde Celal Ağabey bir çekirdek oldu, bugünün meyvelerini verdi.
Her zaman söylediği şuydu: “Ben kendi iradem ve iktidarımla burada değilim. Cenâb-ı Hak merhametiyle beni burada istihdam ediyor. Kendi irademe kalsa şimdi başka yerlerde olurdum.”
Nerede durduğunun bilinmesini çok isterdi. O yüzden gazeteye gönderdiği şiirlerinin yayınlanması içinde ısrarcı oluyordu. Israrının sebebini: “Bu yaştan sonra şair mi olacam, ama Celal Yalçın’ın burada olduğunun bilinmesini istiyorum.’’ derdi.
Hayatı hizmetle özdeşleşmiş Celal Ağabeyi unutmak mümkün değil, ayrılığına alışmak da zor.
Amel defteri kapanmayan bu ağabeyimiz gibi diğer bütün Nur Talebesi ağabey ve kardeşlere de duâ hediyelerimizi eksik etmemek dileğiyle…