Sevgi ve muhabbet, aşk ve duâ, ülfet ve nezaket şu dünyanın hoş sadâlarıdır. Önlerini kapatmayalım, açık kalsın daima kapıları.
Şu hoş sadâlardan ibretle ve ümitle ders alalım ve bir azim insanlık iradesiyle onları hayatımızda yaşatmaya, onlara birer vücud rengi vermeye çalışalım.
Dünyalık veya ahiretlik hangisi olursa olsun bu hoş sadâları başımıza kendi ellerimizle baş tacı edelim, bunun şuuru, idraki ve gayreti içerisinde olalım.
İçimizde yeis, ümitsizlik ölsün. Hem de kahrederek bizlerden ayrı kalsın. Yeter ki hayatın yed-i beyzası içimizde bir ümid olarak yeşersin, neşv ü nema bulsun.
İnsanlığın masumluk ve mazlumluk karineleri hiçbir zaman, hiçbir insanım diyen insanoğlu için yok sayılmasın ve hiç olmuş olmasın. İnsanın insana muhtaçlığı hiçbir yaratılmış varlıkta olmayan masumluk ve mazlumluğu yaşadığı zaman ortaya çıkar veya iyi puan alır sınıfı geçer ya da kötü puan alır sınıfta kalır. Allah’ın istediği ise her zaman bu konuda sınıfın geçilmesidir. Muhakkak ki insan kendi eliyle kendine zulmeder ve zalimlerden olur.
İyi insana, iyi olmayanların bile kıskanacağı kadar iyiliği ve güzelliği veren Allah’tır. Allah’ın ikram ve ihsanına sırt çevrilmez ve ancak boyun eğilir kabul edilir. Allah (cc) bizleri daima iyiler sınıfında daima iyilikler ve güzellikler için parmak kaldıran, konuşan ve iyi notlar alan kullarından eylesin, inşallah.
İyilik eden iyilik bulur. Kötülük eden de ancak belâyı bulur. Kötülüklerden ve kötü, fena insanlardan Allah’a (cc) sığınırız.