Risale-i Nurlar’la hizmet-i imaniyede bulunan Kur’ân talebelerini çok mühim ve dehşetli bir musîbet, bela beklemektedir… Evveliyatında olduğu gibi bu günlerde de fitne, fesad, fücur belâsı; nifak, ihtilâf ayrılık musîbetleri ehl-i hizmetin kafalarının üstünde cazip daireler çizerek dolaşmaktadır…
Tek başına bir Nur Talebesi bu belâlara, musîbetlere, hücum ve tazyiklere karşı mukabele edemez ve karşılık veremez… Ancak ve ancak Risale-i Nurlar’ı samimî olarak hizmet için okuyanların teşkil ettiği maddî, manevî ortaya koyduğu bir şahs-ı manevî bu hücumlara, belâ ve musîbetlere, fitne ve ihtilâflara karşı durabilir ve mukabele edebilir…
Bu şahs-ı manevinin içerisinde gerçekten Kur’ân, iman hizmetine samimî olarak sadâkat gösterenler ve hakikî manada sahip çıkanlar yer alabilirler, kendilerini hücum ve tazyikatlara karşı muhafaza edebilirler… Kur’ân, iman hizmetinin şahs-ı manevisi gerçek bir tesanüd, gerçek bir dayanışma, doğru bir sıddıkiyet, samimî bir gayret ve himmet ister… Bu manada binler, milyonlar dillerin iştirak ettiği ve amin dediği bir şahs-ı manevî çadırının kuvvet ve kudreti, kudsî marifetli tesiri inkâr edilemez…
Böyle bir şahs-ı manevinin hizmet ehli Risale-i Nur Talebeleri arasında tesisi ancak Risale-i Nurlar’ı sabır ve teenni ile okumak, anlamak, her bir hizmet ehlini kuvvetle ve samimî olarak bu hizmetin içerisinde görebilmek… Sadâkat göstermek… Doğru olmak… Uhuvvetin ve ihlâsın düsturlarını, prensiplerini şahs-ı manevî düstur ve prensipleri olarak kabul etmekle mümkün olabilir…
Eğer şahs-ı manevinin dairesi içerisinde yer alabilirsek… İman hizmetinde muvaffakiyeti, Risale-i Nurlar’a ve Bediüzzaman’a sadâkati; kalp ve ruhumuzda ve bütün lâtifelerimizde huzuru, saadeti, rahatlığı ve itminan-ı kalbi hissedebilirler… Hizmet aşkımızın ve şevkimizin arttığını gayrete geldiğimizi hissedebilir, yaşayabilir ve görebiliriz…