Kul/abd olarak insanların, Yaratıcıya karşı özel, hususî hitapları, yalvarmaları, duâ ve niyazları vardır. Bu yakarış ve yaklaşımlar zaman içerisinde basitleşse de genelde ağırlıklı olarak içtendir, samimidir, candandır.
Bunun sırrı ise ihlâstadır/yapılan işin yalnız Allah’ın rızasını kazanabilmek için yapılmasındadır.
Cüneyd-i Bağdadi diyor ki; “İhlâs, Allah ile kul arasında bir sırdır. Melek bilmez ki yapsın, şeytan anlamaz ki bozsun…”
KEM KÜM
Bir kelâm/söz iyi ise iyidir. Kötü ise kötüdür. Arası, arasta lâflarıdır.
İnsan net olmalıdır. Doğruya doğru, yanlışa yanlış. Ve kararlı bu işi bitireceğim, bu sözü söyleyeceğim, bu lâfı dinleyeceğim...
İnkıbaz/sıkıntı insanların dilinden başlıyor, hükümdarıdır. Öyle ise konuşmalarımızla buyuralım içtenliğe, uhuvvete, ihlâsa ve gerçek bir samimiyete. Kem küm etmeye hiç gerek yok.
GÜVENİRLİK
Başlangıcı akıcılık da olsa akılcılık güvenirliği ifade eden hususiyetlerin başında gelerek yazmayı ve konuşmayı etkiler.
Tecrübelerini ortaya koyan delilli, ispatlı konuşan iknayı/güvenirliği yakalamıştır.
Dil önemli… Konuşan değil konuşulana göre bir anlaşılır dil kullanmak lâzım. Kendimizin anlamadığı dili başkalarında denemeyelim. Anlaşılır, açık ve net olsun.
Hep kendi bildiklerimizi değil biraz da karşı tezleri, bilinen ve yaşananları konuşturalım, müsaade edelim. Konuşma hızını kendimize göre değil karşımızdaki dinleyenlere göre ayarlayalım.
Ciddî olmak, kararlı, dik ve bilgili gözükmek; bir şekilde sempatik olmanın önüne geçmemeli. Unutulmamalı ki sevdiren ve sevilen bir yüzün dili en tatlı ve yumuşak dildir, hitaptır.
İknanın/güvenirliğin yolu biraz da mizahî süslemeleri ister. Dozunu kaçırmadan yapmak lâzımdır.