Her türlü işimizin bir hedefi, bir stratejisi, bir gayesi oluyor. Yok hayır benim böyle hedeflerim, gayelerim yok diyenin bile ufak da olsa bir programı, planı muhakkak oluyor…
Dünyaya ait işler; basit, fani, geçici ve dünyada kalıcı oluyor. Ne var ki bakisi görünmediği için dünyalık fani işler; bizlere lezzetli, zevkli ve tatlı; iştiyakaver ve merakaver geliyor…
Şeytana ve nefise bir kuvvet, bir destekçi ve alkışçı insanın dünya metaına meyli ve ahiret işlerine isteksizliğinden dolayı geliyor. Bu duruma düşmüş bir insanın aklını başına alması ve doğru yola gelmesi ancak taklidi imanını kuvvetlendirerek tahkiki yapmaktan ve Kur’ân hakikatlarına sahip çıkmaktan geçer.
İnsan ve nisyan… En kıymetli de olsa ahirete ait işleri daime unutuyoruz… Dünya adına her şeyi unutmamak için notlar bile alıyoruz… Sanki ebedî bu dünyada kalacakmışız gibi, ahiret işlerini gaflet karanlıklarına öteleyip dünyayı dizayne çalışıyoruz.
Babalar evlâtlarının dünyaya ait işlerdeki başarıları için daima nasihatte ve tenbihte bulunurken… “Ahiret işlerini de unutma…” diye geçiştirebiliyorlar…
Gençliktir diyor… Zamanı gelmedi diyor… Her işin bir yaşı vardır diyor… Ben tutamam diyor ve devamlı bir şekilde ahirete dair mesaili erteliyoruz… Halbuki ertelenenler hiçbir zaman erteleyenlere bakmaz… Geçen zamanı döndüremezsiniz…
Geçmiş zamanlara bakmadan ve gelecek zamanları beklemeden; bulunduğumuz zamanı inşallah değerlendirelim…Ahiret umuruna, işlerine ait her türlü işimiz, amalimiz ve gayelerimiz, hedeflerimiz için en ufak bir anımızı, zamanımızı ve fırsatlarımızı hiç ertelemeden, ötelemeden, başkalarına havale etmeden muhakkak, hemen yapabilmeli, yerine getirebilmeliyiz.
Ciddî, önemli ve ehemmiyet verdiğimiz işler bizlerden gerçekten bir sahiplenme ister, yapmak, yaptırmak, takip edip koşturmak, çalışmak, okumak ve öğrenmek ister…
Bizler de çok okuyup, çok çalışıp, çok öğrenip ahiret umuruna, işlerine liyakat kesbedip; ciddî bir şekilde sahiplenebilmeliyiz… Bizim hedeflerimiz ve gayemiz de bu olmalıdır, inşallah.