Sosyal hayatımızda, yaşadığımız ve yaşayabileceğiniz her halin ve hadisenin. Önce kendimize sonra başkalarına çok iyi bir şekilde açık ve net olarak ifade edilmesi ve anlatılması gerekmektedir.
Eğer kendimizce ifade edilmez ve anlaşılmazsak bunu başkaları dolduracaktır. Ama kendi ifade, anlayış ve yorumlarıyla.
Bir hatibin, bir konuşmacının en tesirli ve yerinde konuşması; kendini ve yaşadıklarını, kendi üslûp ve tarzıyla olduğu gibi aktarabilmesinde yatmaktadır.
Böyle bir konuşma ve hitap ise muhataplara göre muvafık ve münasip bir mükemmellikte olabilmelidir. Karşısındaki dinleyicilerin seviyesine ve anlayış mertebesine inebilen yani evvelâ onları anlayabilen bir hatip, bir konuşmacı yaptığı işin yüzde ellisini peşinen başarmış demektir.
Hiçbir dinleyici, hiçbir konuşmacının mahkûmu değildir. İşin özü ise herhangi bir konu, mevzu anlatılırken konuşmacı ile dinleyici arasında bir iletişim anlayışının hakim olabilmesidir.
İşin aslına bakarsak her halükârda yerinde, zamanında, konuya ve muhataba göre konuşmayı bilmek ve yapmak lâzımdır. Aksi takdirde insan kendi eliyle oluşturduğu boşluğun karşısındakiler tarafından nasıl ve ne şekilde olursa olsun doldurulmasına razı olmak durumundadır.
Madem ki konuşmak ve anlaşmak ihtiyaç, o zaman bu ihtiyaç güzelce hazırlanarak yapılabilmelidir. Unutmamak gerekir ki, bu konuda en büyük eğitimci ve öğretici karşımızdaki muhataplarımızdır.