Molla Hamid Ağabeyin oğlu Hasan Ekinci Ağabey binbir çeşit ve züccaciye dükkânında hem bir taraftan bizlere ikramlarda bulunuyor, bir taraftan da gözleri yaşlı olarak babası Molla Hamid Ekinci Ağabeyin kendisine anlattığı hatıraları anlatmaya devam ediyordu…
”Bana bir gün duâ etmişti. Ben de kendisine karşı bir serzenişte bulundum. “Benim istediğim duâyı yapmıyorsunuz” dedim… Nasıl bir duâ istediğimi sordu… Ben de okuduklarımı anlamak ve ezberime almak için, ilim sahibi olmam için duâsını talep ettim… “Âlim mi olacaksın?” dedi. Ben de evet deyince; “Peki senin hakkında ilmin hayırlı olduğunu biliyor musun?” dedi. Ben de cevaben: “Peygamberimizin (asm) farzlardan sonra en iyi amelin ilim olduğunu” buyurduğunu söyledim… “Hayırsız ilim de olur mu? “ dedim, Üstad; her şeyin hayırlısı ve hayırsızı olduğunu söyledi…
Seferberlikten (1. Cihan Harbi) birisinin ilmine gururlandığını ve dalâlete gittiğini, düştüğü acı halleri anlattı… Bana dönüp, “Sen hakkında hayırlısını iste kardeşim…” diye söyledi.
“Bediüzzaman’ın (biz Seyda diyorduk), arkasında kıldığım namazlardan çok zevk alırdım. Namaza duruşu bir mehabet ve haşyet verirdi… Allahu ekber deyip tekbir getirdiğinde biz caminin titrediğini hissederdik… Namazdan sonra tesbihat hakkında şu dersi vermişti: “Namazın sonunda tesbihat, namazın tohumu, çekirdekleri hükmündedir.” Hazin bir sadâ ile bizden çok ağır tesbihat yapıyordu…
Bu bölümde Mustafa Şahin Ağabey araya girerek Vanlı ağabeylerden duyduğu hatırayı anlattı: Bir defasında Norşin Camii’nde ikindi namazında cemaatten birinin tesbihatta “Subhanellah”, “Elhamdulillah”, “Allahüekber” kelime-i mübarekelerini hızlı hızlı söylediğinde Üstad ona doğru dönerek: “Kardeşim ne dediğini ben anlamıyorum, bu kelimeler mübarek kelimeler lâfz-ı İlâhidirler, bunları manasıyla yavaş yavaş ve otuz üç defa söyle, neden otuz dört veya otuz iki değil de otuz üçtür bunun hikmeti vardır otuz üç şifredir” diye ikaz ediyor.… Üstad Hazretleri Subhanellah derken çok içten ve yavaş bir şekilde duyardık sesini. Namaz kılan hoca görmüşümdür… Fakat böyle hazin ve huşu içinde kılana rastlamadım… “La ilahe illallah” diye tesbihata başladığı zaman eğer yanında bir tarikat ehli olsa cezbeye gelirdi. Sesi top güllesi gibi tok çıkardı..” Bizlerin de tesbihatları yaparken Üstad’ın tavsiyelerini dikkate almamız lâzım…