"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bursa-Van hattı ve Bediüzzaman Mevlidi (15)

Rifat OKYAY
22 Eylül 2017, Cuma
Her ne zaman “Molla Ahmed” diye çağrılsa her defasında çağıranlara “Caan” diye cevap veren, Üstad’ın Horhor Medresesi de Birinci Cihan Harbi’nden önce ders verdiği talebelerinden Molla Ahmet-i Cano’dan Şark insanının temiz kalpliliği, sevgisi, cömertliği, safiyeti ve misafirperverliği noktasından bir hatıra:

“Bediüzzaman Van’da Tahir Paşa Konağı’nda kalırken Molla Ahmed-i Cano’nun bir çocuğu olur. Ahmed-i Cano yavrunun çırılçıplak doğduğunu görünce çok hayret eder!  Bu temiz, safi kalpli insan; Vali Tahir Paşa’nın konağına gidip şahit olduğu doğum hadisesini anlatmaya başlar. Şöyle der; “Seyda seyda! Bizim hanım bir çocuk dünyaya getirdi, çırılçıplaktı…” Bunun üzerine Üstad gülerek Tahir Paşa’ya: ‘Paşa paşa baksana Ahmed-i Cano ne anlatıyor? Siz de bunu bir dinleyin…’  diyerek Valiyle birlikte Ahmed-i Cano’nun bu çıplak doğum hadisesini  tebessümlerle dinlerler...” Ahmed-i Cano’nun itikadına göre çocuklar dünyaya elbise ile geliyorlar, çırılçıplak görünce şaşırıyor!.. Üstad Hazretleri Ahmed-i Cano için ‘Kendisini bilmeyen gizli  bir evliya’ olduğunu söyler… Ermeni ve Rusların hücumlarına karşı özellikle Zeve Köyü’nde bütün varlığıyla çarpışan Ahmed-i Cano burada şehit olmuştur. 

Allah rahmet eylesin.

Horhor Medresesi talebelerinden Molla Münevver Ağabeyin Bediüzzaman’la alâkalı hatırası ise şöyledir: “On beş yaşında iken eski medrese usûlü ile tahsile başladım. Beş sene kadar okuduktan sonra Birinci Cihan Harbi’nden önce Van’a gelerek Horhor’da talebe okutan Bediüzzaman’ın medresesine bende dahil oldum. Birinci Cihan Harbi başlayınca Bediüzzaman hocalığı bırakarak, gönüllü alay kumandanı oldu. Bizlerden de isteyenler onunla birlikte harbe iştirak etti. Ben kendileriyle Gevaş ve Bitlis cephelerinde bulundum. Kış bastırmıştı. Her taraf kardı. Bitlis’te Üstad’la birlikte birkaç talebe kalmıştık. Bütün arkadaşlarımız şehid oldular… Geceleyin yüksek bir duvardan atlarken Üstad’ın ayağı kırıldı. O ıztırap anında kat’iyyen şikâyet etmiyor, of bile demiyordu. Otuz altı saat soğuk, kar, çamur içinde bir dehlizde kaldık. İleride Rus nöbetçileri gözüküyordu. Nöbetçileri tek tek dehlize çekip, hançerle gebertmek istedik. Dehlizin üzerinden de Rusların seslerini işitiyorduk… Üstad, Abdülvahhap isimli arkadaşımıza “Sen çeviksin, fırla git ve teslim ol, Ermenilerin eline geçme, biz de sonra teslim oluruz...” dedi.

Az sonra Ruslar gelerek bizi alıp kumandanlarının bulunduğu yere götürdüler. Kumandan Türkçe bilmediğinden, Ermenilerden bir tercüman getirdiler. Arkadaşımız Abdülvahhap da biraz Rusça biliyordu. Ermeni tercümanın, Üstad’ın sözlerini yanlış aktardığını Üstad’a bildirdi… Bunun üzerine Üstad hiddetlenerek Müslüman bir tercüman getirmelerini istedi… Az sonra Tatarlardan bir tercüman getirdiler.

Rus Komutan, Üstad’a “Siz tanınmış ve nüfuzlu bir kumandansınız… Aşiretlere birer mektup yazarak, gelip silâhları teslim etmelerini bildirin. Anlaşma yapalım, yine buraları onlara bırakıp gideriz…” deyince, Üstad cevaben: “Siz Ermenilerin silâhlarını toplayın, onlar bizim himayemize girsinler, o zaman sizinle anlaşırız…” dedi. Rus Kumandan: “Bitlis ve Muş civarında otuz beş bin silâhlı Ermeni var. Bunların hepsinin silâhlarını toplamak imkânsızdır…” dedi. Üstad hiddetlenerek, “Biz bunlara bu kadar hürriyet verdiğimiz halde başımıza bu felâketi getirdiler. Çoluk-çocuk dinlemeden katliâm yaptılar. Geri kalan insanları da çeşitli desiselerle onlara kırdırmak mı istiyorsunuz? Bütün dağ-taş senin askerinle dolsa, bundan sonra Deliktaşı geçemeyeceksiniz. (Deliktaş, Siirt-Bitlis il sınırında Bitlis’e girişten önce sarp kayaların oyulmasıyla yapılan bir geçittir)…”

Abdulbaki Arvasi Bey ve Kör Hüseyin’in hatıraları ise şöyle: “Kör Hüseyin Paşa ile birlikte Vali Tahsin Paşa’ya gittik. Seyda’yı ziyarete gittiğimizi söyledik. Tahsin Bey benim de selâm ve hürmetlerimi söyleyin, ellerinden öperim, dedi. Atlara binerek Erek Dağı’na gittik. Ziyaret sırasında Üstad gelecek günlerden bahisle ‘Üzülmeyin hak yerini bulur. Onlar şeriatı kaldırmak istiyorlar. Şeriat-ı Garra incedir, ama yine de kopmaz. Onun sahibi Allah’tır. Bir koruyucusunu gönderir, yeniden İslâmiyeti ihya eder..’ dedi.” 

Arvasi Bey’in babası Masum Efendi’den aktardığı bir hatırası da Bediüzzaman’a hitaben: “Molla Said dünyanın en cesuru sen miydin? Hükümet kaçtı, Bitlis halkı çekildi. Siz elli altmış kişiyle düşmana karşı dayandınız. Bu yüzden başına bu kadar felâket geldi…” deyince, Üstad tebessüm ederek: ‘Masumların hatırı için, onların kurtulmaları için, vatanı düşmanlardan temizlemek için kendimizi feda ettik…’ diye cevap verdi. Kendi çektiklerinin, zulüm ve eziyetlerin hiçbir ehemmiyeti olmadığını söyleyerek: ‘Müslümanların saadeti için kendimizi feda etsek ne olacak?..’ dedi.”

Üstad Hazretleri’nin Erek Dağı’nda kaldığı sıralarda özellikle kış aylarında camiinde kaldığı Çoravanis (Kavuncu) Köyü’nden Ali Çavuş’un (Hacı Ali Aras) bir hatırasını da bizlere Ahmet Yaprak Ağabeyimiz dinlediklerinden aktarıyor: “Üstad Hazretleri esir düştüğünde yanındaki talebelerden birisi olan Ali Çavuş’un anlattığı hatırası şöyle: Biz Muş’a varmadan Ruslar, Muş’u istilâ etmişti. Muş’u tahliye eden halkla yolda karşılaştık. Bütün mühimmatın Rusların eline geçtiğini, sadece on dört parça topun kaldığını söylediler. Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu üç yüz kişilik kuvveti on dört parça topa taksim edip, altı kişilik bir müfrezeyi de cephane kaçırmaya memur etti. Biz top ve cephaneleri kaçırıp, Bitlis-Tatvan yolu üzerinde mevzi almış bir nizamiye alayına teslim ettik. Bu arada Ruslar üç koldan taarruza geçip bizi Bitlis boğazında mahsur bıraktılar...

Okunma Sayısı: 1495
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı