Elbetteki İspir’in girişinde arabamızın yakıtını hallettik… Ve öncelikle önemli işimiz olan öğle namazımızı cemaatle kıldık… Daha sonra kulakları çınlasın Ziya Hocamızın seyahatlerde birinci tavsiyesi olan “Seyahat edilen yerin en meşhur yemeği ve bu yemeği yapan en meşhur mekânı….” Sorduk sual eyledik… Fahrettin Usta’nın mütevazi, küçük ve temiz İspir’in meşhur kuru fasulyesinin en güzel pişirildiği lokantasında kendimizi bulduk… Yalnız lokantanın içerisinden akan fıtrî soğuk su mu yoksa Hacı Fahrettin Usta’nın kendi elleriyle yaptığı kuru fasulyenin mi daha leziz daha tatlı olduğunu ayıramadık…
Tarihe çok meraklı olduğunu söyleyen Fahrettin Usta’ya bir adet “Fatih ve Fetih” kitabımızı imzalayıp hediye ederek şirin İspir’den ayrıldık…
Yola yeniden revan olduğumuzda istikametimizi büyük İslâm âlimi ve mütefekkiri, muhteşem iman, Kur’ân tefsirleri Risale-i Nurlar’ın müellifi Bediüzzaman Said Nursî için geleneksel olarak tertiplenen mevlid-i şerife iştirak etmek üzere Van ilimize gitmek üzere Erzurum’a çevirdik.
Uzaktan uzağa haşmetli görünen Palandöken sıradağlarının eteklerinde kurulmuş Erzurum’a yaklaşırken heyecanlandık. Ne de olsa Anadolu’nun orta kapısı, Nene Hatun, Dadaşlar Diyarı Erzurum’a giriyorduk…
Kaptanımızdan Mustafa Şahin Ağabeyimiz aracımızı kullanırken, diğer kaptanımız Necati Sevgin Ağabeyimiz de üniversite yıllarından okul ve sıra arkadaşı Salih Arı Bey’i telefonla arıyordu…
Verilen adres ve yol tarifiyle Erzurum Ulu Camii ve yanında Çifte Minarelerin önünde Salih Arı Ağabeyimizle buluştuk… Birlikte Ulu Cami’de ikindi namazını cemaatle kıldıktan sonra hem Ulu Cami, hem de yanıbaşında Çifte Minareli Medrese’yi gezdik, bilgi aldık ve birlikte fotoğraf çektirdik…
Salih Beyin ısrarlı dâvetini kırmayarak Erzurum’un meşhur Cağ Kebabı’ndan da tattık… Maalesef Koç Cağ Kebabçısı kendisini meşhur ilân etmiş, ama Bursa’nın cağcılarından bile geride kalmış… Sadece unvan ve meşhur olma sarhoşluğu ile müşterilere servis yapıyor… Erzurum’un misafirperverliği ve müşteriye davranışları bile nakıs… Her ne ise fazla abartmış gibi olup da Salih Ağabeyimizi üzmeyelim…