Hangi konumlarda, mevki ve makamlarda olursak olalım… Hangi kıymetlerin sahibi olursak olalım… Kendimizi, şahsiyetimizi, nefsimizi, enaniyetimizi, gururumuzu, sahip olduğumuz her şeyimizle birlikte çocukluğumuzu, çocuklarımızı ve onlar için yapabileceklerimizi çok iyi tesbit edelim ve bu tesbite göre de hareket edelim.
Çocuk terbiyesi konusunda kendisini ölçen, tartan ve bilen herkes için ayrı bir yol ve ayrı bir metod olması gibi fıtrî bir hal olamaz. Ve herkeste kendi yolunda eğer iyi çalışır ve takip ederse muhakkak başarılı olur.
Ne olursak olalım, hangi kıymetlerin sahibi olalım veya olmayalım… Elimizdeki malzeme, metaı, değeri ne ise ona göre davranalım… Çocuğu iyi tanıyalım. Eğer biz bunu yapamıyorsak, birilerini bulalım ve bize çocuğumuzu akrabalar, aile, çevre, öğretmenler, büyükanneler, büyükbabalar, nineler, dedeler tanıttırsınlar. Onlardan çocuğumuzu dinleyelim. Hiç de peşin fikirli olmadan ve sabırla dinleyip öğrenelim.
Önemli olan tanıyıp öğrenebildiğimiz çocuklarımızı kendi hal ve şartlarında hayatın içinde kalarak şuurlu bir şekilde gösterilecek gayret ve çabalarla yükseltmek, yüceltmek ve onure ederek hayatla barışık bir şekilde hareket etmelerini sağlayabilmektir. Zaten esas cesaret budur. Asıl kabiliyet budur. Çocuklarımızı ve kabiliyetlerini/yeteneklerini iyi bilip tartışmalar arasında kalmadan cesurca ve radikal bir şekilde tedbirler alarak, davranışlar ve muhatabiyetler sergileyebilmek. Öncelikli olarak çocuk-ebeveyn ve öğretmenler tarafından tartışmasız olarak kabul edilecek gerçek budur.
Allah’ın çocuklarımıza ikram ve ihsan ettiği, yaratılıştan gelen öğrenme duygularını kendi şartları içinde yerine getirmek için elimizden gelen her imkânı ve argümanı kullanabilmeliyiz. Zaman içinde kaybolacak olan çocuğun öğrenme duygusunu köreltme yerine, bilâkis daha fazla bir şekilde kullanma yollarını araştırmalıyız ve geliştirmeliyiz. Çocuklarımız kendilerinin öğrenmeye ihtiyaçlarının olduğunun farkındalığında iş işten geçmeden öğrenilebilecek her türlü müsbet, faydalı, iyi, güzel ve lâzım olan bilgileri çocuklarımıza verebilmeli ve öğretebilmeliyiz. Bebeklikte en yüksek seviyede olan öğrenme duygusu içinde körelir ve sıfırlanır. Bizler bu bilgi ışığında muhakkak bilgi dağları oluşturabilme gayretinde olabilmeliyiz.
Öğrenme duygusunun kâmil zamanı olan; öğrendiklerimizden zevk alma, tat alma ve faydalanma lezzeti bulduğumuz anlar çocukluk döneminin öğrenme zirvesi ve tepe noktasıdır diyebiliriz.
En iyi öğrenme ise öğrenme işleminden sonra bıkkınlık değil de, öğrenme isteğinin faydalaşarak tezahür etmesinde aranmalıdır. Bu noktada çocuklarımızı öğrenme noktasından dikkatle ve sabırla takip etmeliyiz. Onları çeşitli mükâfatlarla ödüllendirip illâ ki öğrenme yoluna sevk edebilmeli ve yönlendirebilmeliyiz.