Dini öğrenmek, dini bilgileri, malûmatları elde etmek değil, öğrenilen ve elde edilen Kur’ânî, imanî, İslâmî bilgilerin yapılması, tatbik edilmesi, yerine getirilmesinde sabır göstererek dikkatlice ve devamlı bir şekilde yapılmasını gerçekleştirmektir…
Dinin bilgi olarak herhangi bir emir ve yasaklar bölümünde, şubesinde, emirlerinde bir an, bir zaman, kısa süre veya bölüm bölüm muvaffak olunması, emirlerin ve yasakların yapılması değildir… Bu tarz dinin yaşanması ve emirlerin, yasakların yerine getirilmesinde mü’min ve muvahhid kişilerin değerlendirilmeye tabi tutulması ve tanıtılması hem kendilerine hem de bütün Müslümanlara zarar verir…
Allah nasip eder, ikram ve ihsana mazhar olur bir iş yapılır, bir hizmet vücuda gelir; imanî, Kur’ânî, İslâmî bir hizmeti başarıyla yaparsınız, muvaffak olursunuz… Bu şükür, hamd ve senayı gerektirir… Mütevaziyane bir şekilde bu yapılanların devam ettirilebilmesi için Allah’ın avn ü inayetine sığınmayı icap ettirir… Yoksa mağrurane, gururla, enaniyetin tesir ve kanatları altında; “Ben yaptım, ben ettim, bensiz bu işler olmaz!...”, “Her zaman benim olmam lâzım… ben olursam bu işler yürür…”, “Benden başkasında bu hizmetleri yapacak güç, kuvvet ve kabiliyet yoktur... Benim param var, çevrem var, aklım var, başarılıyım vs.” Bir insan, bir mü’min, bir hizmet adamı derse; başaşağı gömülür gider…
Her zaman ve her halükârda Müslümanların, mü’minlerin hizmete talip olanların en önemli, en esaslı, en vazgeçilmez ve en çok yapmaya dikkat edeceği nokta, unutmaması lâzım gelen en mühim bilgi, malûmat: Bu işler, bu hizmetler, bu imanî, Kur’ânî, İslâmî faaliyetler yalnız ve yalnızca Allah’ın (cc) nasip, ikram, ihsan ve istihdam ettiği inayet-i İlâhî ile yapılıyor, yaptırılıyor, yapılabilir olduğunu unutmamak!..
Ellerimizin arasına kafamızı alıp; ukalalık ve hodforuşluğa düşmeden; daima bir nefis muhasebesi ve murakebesi içerisinde; boynumuzu bükerek, Rabbimizin rıza ve muvafakatini isteyerek hizmetlere talip olmalıyız ve bu yolda ciddî bir gayretle; ümitle, aşkla, şevkle çalışabilmeliyiz…