Emellerimizi, ümitlerimizi, hayallerimizi, niyetlerimizi, istikbale, geleceği ait fikir ve düşüncelerimizi bilmek, tadat etmek, saymak, hatırlamak ve devamlı bir şekilde dile getirmek, konuşmak ve anlatmak bir nevi abesle iştigal ve yerinde saymaktır…
İman, Kur’ân ve İslâmiyet hakikatlarının en birinci hedefi, gayesi ve yakalama noktası; öğrenilen, elde edilen bütün imanî, Kur’ânî malûmatların hayata geçirilmesi, yaşanması, fiiliyata dökülerek önce nefsimiz sonra gayr noktasından sergilenmesi, gösterilmesi gerekmektedir…
Eğer bu inci ve dakik meseleler iyice anlaşılarak tatbik edilmezse, hayalat ile hakaik birbirine iltibas olunur ve ayırt edilemez… Hakikatı, imanî, Kur’ânî hakikatları tam elde edemeyen muhakkak bir surette bu vartaya, tehlikeye ve olumsuz duruma düşer…
Önemli olan yaşayışımızda, hayatımızda, imanî, Kur’ânî meseleleri fiiliyatımızla, amellerimizle gösterebilmek, ilânat ve neşir yapabilmektir… En azından hem kendimize dürüst olmak, hem de başkaları nazarında nakisiyet, noksanlıklar sergileyerek imanî, Kur’ânî mevzuata, konulara, hizmetlere zarar vermemektir…
Hiç kimseden ağzıyla kuş tutması beklenemez… Herkesin fıtratı, kabiliyeti, neye müsaade ediyorsa donanımı, fikri, elde ettiği malûmatı neyse; yaşayışı o olmalıdır… Hayalata ve nakıs müyulâta müracaat etmesine gerek yoktur… Kamet-i kıymetimiz ne ise, gücümüz neye yetiyorsa, elde ettiklerimizi ne kadar imanî hizmetlerde kullanabiliyorsak hakikat-ı halde bizim kabiliyetimizin gereği yapılabilecekler odur… Zorlamaya gerek yoktur…
Hem mübalâğa ihtilâlcidir.. Hem de başkalarının fikir ve düşünceleriyle nereye kadar gidebileceğiz ki?...
Her zaman yazdığımız ve söylediğimiz gibi okumak hem de kendimizin anlaması, anlatması ve yaşayabilmesi için okumak önemlidir… Bunun gayreti ve çalışması içinde olmak ise daha önemlidir.