Risale-i Nurlar’ı tanıyarak ve okuyarak hizmet-i Kur’âniyede ve imaniyede bulunanlar, uğraştıkları işin ehemmiyetine binaen çok dikkatli olmalıdırlar. Çünkü şahs-ı manevî çadırında bulunmaları itibariyle yalnız kendilerine zarar vermekle kalmazlar, diğer Nur’un hadimlerine de zarar verirler.
Böyle bir tehlikeye karşı yegâne çare, ihlâsla Nur’un hizmetine ve şahs-ı maneviye sadâkat göstermek ve sebat etmekle ahengi bozmamaktadır.
Bu zamanda manevî hizmetler gibi maddî hizmetlerde de bir iken bir kalmıyor bin oluyor, her hizmetin başında dikkat etmek evlâ olmalıdır. Çünkü bütün ehl-i imanın hizmetlerine, aşk ve şevklerine fütur vermek, yavaşlatmak ve gaflete düşürmek ihtimali kavidir / kuvvetlidir…
Bu Nur hizmetinde bulunanlar evvelâ birbirlerini tenkit etmemelidirler. Yoksa tesanüd ve ittihadı sağlamak zor olur. Bu hizmetin hadimleri kardeşlerinden birisinin kusurunu görse hatta onun kendisine düşmanlığı bile olsa; kusurunu görmemeli, hatasını kapatmalı, affedici kerim olmalı, kucaklayıcı ve ümit verici, şevk aşılayıcı olmalıdırlar.
Nur’un hadimleri birbirleri arasındaki her türlü meseleyi meşveretle, görüşerek, konuşarak halletmek zorundadırlar. Bunun içinde hiçbir zaman itirazcı olmamak, karşısındakini daima kusursuz görmek esas olmalıdır. Tâ ki zındıkanın, dessas zalimlerin, siyasî entrikacıların, münafık bölücülerin kirli, maksatlı maşalı elleri; bu kudsî hizmet-i Kur’âniye ve imaniyeye mani olacak, inkıtaya uğratacak, bölüp parçalayacak şekilde mabeynlerine, aralarına sokulmasın, girmesin ve çalışmasın.
Her ne olursa itimadla, ihlâsla, tesanüd ve ittihadla bu zamanın Kur’ân hizmetkârları birbirlerini kucaklamak ve bakmak zorundadırlar. Böyle yaparlarsa inayet-i İlâhiyeyi omuzlarında hissedip, muvaffak olabilirler.