"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kalede “Ah, Davam!” nidası

Rifat OKYAY
18 Nisan 2018, Çarşamba
Bir hazan mevsiminde dört mekân, dört su - 19

Talebesi ali çavuş: “Üstad bir gün van kalesindeki mağaranın tepesinden aşağıya inişte ayağı kaymış düşerken, ‘Ah davam! Yâ Gavs-ı Geylanî’ diye bağırdı. Kendisinin de ifadesiyle harika bir surette Cenab-ı Hakkın hıfzıyla düşmekten kurtuldu.

atta misafirlerimizin gölgeleri bile mezar taşımızdan bu sâdâyı işitecektir. Şu zamanın memesinden bizimle süt emen ve gözleri arkada mâziye bakan ve tasavvurları kendileri gibi hakikatsiz ve ayrılmış olan çocuklar varsınlar şu kitabın (Münâzarât) hakikatlerini hayal zannetsinler. Zira, ben biliyorum ki: şu kitabın meseleleri hakikat olarak sizde tahakkuk edecektir.

“Ey muhataplarım! Ben çok bağırıyorum. Zira asr-ı salisi aşrın (yani on üçüncü asrın) minaresinin başında durmuşum, sureten medenî ve dinde lâkayt ve fikren mazinin en derin derelerinde olanları camiye dâvet ediyorum.

“İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan, İslâmiyet’i bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız. Mezar sizi bekliyor; çekiliniz. Tâ ki, hakikat-ı İslâmiyeyi hakkıyla kâinat üzerinde temevvüçsaz edecek olan nesl-i cedid gelsin!” 

Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin kendi ifadeleriyle Van Kalesi’nde, medresesinin hemen üst kısmında mağaraların bulunduğu cephesinde vukû bulan bir hatırasını kendi ifadeleriyle şöyle anlatmaktadır: “Van Kalesi, ki iki minare yüksekliğinde sırf dağ gibi bir taştan ibarettir, eskiden kalma oda gibi bir in kapısına gidiyorduk. Ayağımdaki kunduraların kaymasıyla, iki ayağım birden kaydı. Tehlike yüzde yüz… Başkaca nokta-i istinad kalmadığı halde, büyük bir istinada basmış gibi üç metrelik bir kavisle o mağaranın kapısına atılmışım. Hem ben, hem beraberimdeki hazır bulunan arkadaşlarım, ecel gelmediği için sırf bir hıfz-ı İlâhî ile harika bir imdad-ı gaybî telâkki ettik.”

“Ah Dâvam!..

Hadisenin şahitlerinden kardeşi Abdulmecid Efendi ve Van’lı Ali Çavuş ise bu konuda şunları anlatıyorlar: “Van Kalası’ndan Horhor Medresesi’ne talebeler yoldan inerlerken; Bediüzzaman ise üstten ve tepeden inerdi. Yine bir gün mağaranın tepesinden aşağıya inerken ayağı kaymış düşerken, “Ah dâvâm!.. Ya Gavs-ı Geylanî” diye bağırdı. Kendisinin de ifadesiyle harika bir surette Cenâb-ı Hakk’ın hıfzıyla düşmekten kurtuldu.” 

Üstad’ın talebelerinden İsmail Perihanoğlu’nun evlâtları babalarından naklen anlatıyorlar: “Bir gün Üstad ve diğer talebeleriyle birlikte Van Kalesi’ne gitmiştik. Yüksek yerlerde ibadet etmeyi severdi Üstad. Yine bir gün gittiğimizde kendisi en yüksek bir tepeye çıkarak seccadesini oraya serdi. 

“Van Kalesi’ndeki çeşitli dersler ve sohbetlerden bahsetti. Bu minvalde sohbet yaptı. Horhor medresesine bakarak anlatıyordu.

“Horhor’daki Medresesi’ni çok severdi. Birinci Cihan Harbi’nde Ruslar orayı da yakıp yıkmışlardı. Burada bize kıyamet alâmetlerinden bahsetti. Van Gölü’ne bakarak bu Yunus’un (as) balığın karnındaki sıkıntı anına benzetti. Bu bahsin akabinde, ‘Lâ ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin’ duâsını üç yüz, dört yüz defa okuduk. 

EĞİTİM... EĞİTİM...

Din adına terakkiye vesile olabilecek her türlü eğitime çok önem veren Bediüzzaman Hazretleri, Birinci Cihan Harbi’nde önce bu medresede talebe  okutuyordu. Talebelerine aynı zamanda ata biniş ve silâh talimi de yaptırıyordu. Neden böyle yapıyorsun diye soranlara: “Hissediyorum çok ciddî bir hadise olacak. Fakat keyfiyetini bilemiyorum” diye cevap veriyordu.  

Nitekim kısa bir zaman sonra Birinci Cihan Harbi başlamış ve Bediüzzaman Hazretleri, Horhor Medresesi’nden yaklaşık üç yüz talebesiyle “Keçe Külâhlılar” namıyla gönüllü alay kumandanı olarak savaşa iştirak etmiştir. Rusların ve Ermenilerin çok korktukları “Keçe Külâhlılar’ın” çoğu bu savaşta şehit düşmüş, bir kısmı esir olmuşlardır. Bediüzzaman Said Nursî talebelerine yazdığı bir mektubunda bu konuda şu bilgiler yer alır:

“Aziz Sıddık Kardeşlerim; dünkü suâle benzer kırk sene evvel olmuş bir sual ve cevabı size hikâye edeceğim. O eski zamanda Eski Said’in talebeleri Üstadlarıyla şiddetli alâkâları fedailik derecesine geldiğinden, Van-Bitlis tarafında Ermeni Komitesi (Taşnak Fedaileri) çok faaliyette bulunmasıyla Eski Said onlara karşı duruyordu, bir derece susturuyordu. Kendi talebelerine mavzer tüfekleri bulup, medresesi bir vakit  asker kışlası gibi silâhlar, kitaplarla beraber bulunduğu vakit, bir asker  feriki geldi, gördü. Dedi, ‘Bu medrese değil, kışladır.’  Bitlis Hâdisesi münasebetiyle evhama düştü emretti, ‘Onun silâhlarını alınız! Bizden ellerine geçen on beş mavzerimizi aldılar. Bir-iki ay sonra harb-i umumî patladı. Ben tüfeklerimi geri aldım. Her ne ise…’

YİRMİ BEŞ SEÇME TALEBESİ VARDI

Bu haller münasebetiyle benden sordular ki, ‘Dehşetli fedaileri bulunan Ermeni Komitesi sizden korkuyorlar ki; siz Van’da Erek Dağı’na çıktığınız zaman, fedailer sizden çekinip dağılıyorlar, başka yerlere gidiyorlar. Acaba sizde ne kuvvet var ki öyle oluyor.’ Ben de cevaben diyordum, ‘Madem, fanî dünya hayatı, küçücük ve menfî milliyetin muvakkat menfaati ve selâmeti için  bu harika fedakârlığı yapan Ermeni fedaileri karşımızda görünürler, elbette hayat-ı bakiyeye ve pek büyük İslâm milliyet-i kudsiyesinin müsbet menfaatlerine çalışan ve ‘ecel birdir’ emrine itikad eden talebeler, o fedailerden geri kalmazlar. Lüzum olsa o kat’i ecelini ve zahiri birkaç sene mevhum ömrünü, milyonlar sene bir ömre ve milyarlar dindaşların selâmetine ve menfaatine tereddütsüz, müftehirane feda ederler!’

Horhor Medresesi hakkında Abdulbaki Arvasi Bey, hatıralarında şunları anlatmaktadır: “Birinci Cihan Savaşı’ndan önce Van’a İdâdî (Lise) mektebinde okuyordum. Üstad’ın Horhor Medresesi’nde yeşil kaplı bir masası vardı. Bu masanın üzerine raptiyelerle “Beşikten mezara kadar ilim talep ediniz” meâlindeki hadisi yazmıştı. Tahsilin sonunda olan talebelere bizzat kendisi ders verirdi.  Hep seçme talebeleri vardı. Yirmi beş kadar talebeye ders veriyordu. Beni çok severdi, hiç ismimle hitap etmezdi. “Birazî (Yeğen)” derdi.

DİZİ: RİFAT OKYAY

[email protected]

-DEVAMI YARIN-

Okunma Sayısı: 5350
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı