Risale-i Nur okumalarında anlayacağımız ve yaşayacağımız en önemli iki şey ihlâsla anlamak ve kavramak, tesanüd ve ittihadı sağlamak olmalıdır…
İhlâsla yapılmayan her iş başarısız olduğu gibi Risale-i Nur okumalarında da başarısız olunur… Ve Risale-i Nur okumalarında elde edilemeyen, anlaşılmayan manalar da en evvel tesanüdü ve ittihadı bozar, kaybettirir, zedeler…
Bir bakıma anlayarak okunmayan ve anlaşılmayan konularla amel etmek, hayata geçirmek ve başkalarına nakletmek, anlatmak da insanın başını belâya koyar ve tehlikelere, vartalara atar… İlla ki okumak, ama anlayarak okumak, öğrenmek ve tatbik etmek esas olmalıdır…
Bir tehlike daha Risale-i Nur okumalarında söz konusu olabilir; bu ise “ben biliyorum, ben bilirim, ben daha iyi anladım, anlarım, başkaları benim kadar anlayamazlar ve bilemezler…” tehlikesidir.
O zaman ne yapmak lâzım tam bir teslimiyet ve sadâkatle Bediüzzaman’ın lâhikalarda izah ve ispat ettiği her konudaki mevzuları dikkatle okumak ve ihlâs düsturları içerisinde konuları anlayarak, tatbik edecek kadar bilgi sahibi olmayı hedeflemek, gaye edinmek gerekmektedir.
Ve iyi niyetli, insafı ve müsamahayı sadece kendi okuduklarımız ve anladıklarımızda değil de başkalarının okuduğu ve anladığı konularda da kullanarak hakkı, doğruyu, en doğruyu ENE’nin oyunlarına, tuzaklarına düşmeden elde etmeye çalışmak lâzımdır… Burada en dikkat edeceğimiz husus ise ihlâstan ve tesanüdden, ittihattan, birlik ve beraberlikten ayrılmamak olmalıdır…
Hedefimiz, kendimize göre olmalı; küçük de olsa bu hedeflere Risale-i Nur okumaları yoluyla ihlâs, sadâkat, tesanüd ve uhuvvet düsturları, prensipleri dairesinde ulaşabilmeyi kendimize gaye edinmeliyiz…
Okumalarda ve anlamalarda bizi en selâmetli olarak kontrol edecek; yine bizlerin kendi nefsimizi muhatap alacağımız, kendi noksan ve eksikliklerimizin tamamlayacağını anlayarak okumalar olmalıdır…