Küçümsememek. Basit görmemek. Ehemmiyet vermemek. Bizlere çok şeyler kazandırabilir… Zaten herhangi bir işin mahiyetini öğrenmek ve neticeye varmak da ancak bu tarzda mümkün olabilir…
Dünyevî her işimize ehemmiyet verip, önemseyip sahip çıktığımız gibi imanî, Kur’ânî, İslâmî meselelere de ehemmiyet verip, önemseyip sahip çıkabilmeliyiz… Elbette ki bunun için bir gayret, cehd ve çalışma gereklidir…
Mahiyeti öğrenilen ve bilinen her işin yüzde ellisi yapılmış, başarılmış demektir… Bizler eğer kudsî imanî meseleleri okuyarak ve anlayarak hazmedebiliyorsak diğer yüzde elliyi de başarmışız demektir…
Bizler aklımızın, kalbimizin, ruhumuzun ve bütün lâtifelerimizin, duygularımızın ihtiyaçlarını, gıdalarını karşılayabiliyor ve tatmin edebiliyorsak; imanî, Kur’ânî, İslâmî tebliğ, irşad, ilânat ve neşir konusunda büyük bir yol kat etmişiz demektir… Çünkü evvelâ kendimiz, kendi nefis ve şeytanımızı susturacak donanıma sahip olabilmeliyiz…
Risale-i Nurların okunması ve anlaşılması için işte bu yukarıdaki donanım zarurîdir… Birşeyi dayatmak yerine, onu küçümsemeden ve aşırı, ısrarcı olmadan ve kendi kendimizi adam yerine koyarak, kendi eksikliklerimizi gidermek ve kendimize imanî noktalardan tahkimat yapmak en güzel yol olacaktır…
Devamlı yaptığımız bir yanlışlığımız da; başkaları için okumadır… Bu durum okuyanın faydalanma oranını en az yüzde elli azaltır… Çünkü her zaman okuduğunuzu aktarmak için bir başkasını bulamayabilirsiniz. Netice itibariyle o olmayınca bilgi aktarımı da inkıtaya uğrar… En azından sahiplenmezsiniz bilgileri. Çünkü başkaları için hazırlanmıştınız…
Noksan görülecek, küçümsenecek birisi aranıyorsa; öğrenme, anlama bakımından o da yalnız ve yalnız kendi şahsımız ve nefsimiz olmalıdır. Yoksa anlama ve kavramamızda büyük faydasızlık müşahede edebiliriz…
Özellikle de Kur’ân ve Risale-i Nur okumalarında dikkat edersek insanların, okuyucuların kendilerine, nefis ve şeytanlarına doğrudan doğruya hitap vardır… Bu hitap ve seslenmelere muhatabiyet, ancak ve ancak kendi nefsimizi âlî makamlarda görmemek ve daima imanî, Kur’ânî meselelere ihtiyaç hissetmekle olabilir…