Nur Sûresinin Risale-i Nur’da yapılan tefsirine göre; “Nur meşakkat ateşine lüzum kalmadan yandırıyor...” Bu cümlenin iktibasla Risale-i Nurlarla iştigal, onları okuma ve anlama, onlarla hizmet etme ve iman, Kur’ân hakikatlarını izah ve ispat etme; aşikâre kolay, müşkülatsız, zahmetsizdir…
Risale-i Nurlara sadâkatle ve ihlâsla, iman hizmeti için sarılanlar, bu yolda olanlar ve çaba sarfedenler, Cenâb-ı Hakk’ın nurunun inayeti, hıfzı ve ihsanı içerisindedirler…
Etrafımızdaki hemen her şeyin, her kişinin dünyaya sarıldığı, dünyayı konuştuğu, dünyayı istediği bir ortamda; bir kısım mü’minlerin, ehl-i imanın Risale-i Nurlarla Allah için hizmet etme hesabına; iman demek, Kur’ân demek, İslâmiyet demek, insaniyet demek; Allah için okumak, Allah için anlamak, Allah için anlatmak ve Allah’ın avn ü inayetine ve muhafazasına, hıfzına güvenmek…
Arslanlara zincir vurmak gibi nefis ve şeytanı, ehl-i dalâleti ve ilhadı susturmak ancak ve ancak Risale-i Nurların şahs-ı manevisinin çadırının altında olmakla gerçekleşebilir…
Demek ki ahiret için, ebedî ve sermedî bir hayat için, nurlanmak, iman hakikatlarıyla donanmak lâzımdır… Bu nurlanmak ve donanma inşallah dünya hayatımız için de bir kut ve gıda; ümit ve şevk, moral olacaktır…
Şeytan da, nefis de, ehl-i dalâlet de, ehl-i ilhad da, zındıka komiteleri de ve hemen herkes de üzerine düşen vazifeleri yapıyor, elinden ne gelirse onu yapıyor… Bizlere düşen vazife de Allah’ın emir ve yasakları doğrultusunda; Kur’ânî, imanî bilgileri tam elde etmek ve bunu hayata her ne hal olursa olsun geçirmek olmalıdır…
Bizler kendi havl ve kuvvetimize güvenemeyiz, ama sebepler tahtında dergâh-ı İlâhiyeye müteveccih olduğumuz takdirde Rabbimizin ihsan, ikram ve lütuflarını bekleyebiliriz… Önemli olan imanî, Kur’ânî bir malûmatla ve edeple Kadiü’l-hacatın kapısını çalabilmektir.