Osmanlıca’da da böyle geçiyor ve Müslüman milletimizde böyle kullanmış. Yapılacak, zamanında yapılacak bir işi o belirlenen zamanda/vakitte yapmamak başka bir zamana, ilerideki bir vakte bırakmak.
Dünyanın hemen hemen bütün işleri ertelenmeden/tehir edilmeden yapılmaya çalışılır. Çünkü dünya ve dünya işleri adına tehir demek daima kayıp demektir. Yapılacak, görülecek işlerin eksik olması, tamamlanamaması demektir.
Hatta dünyalar, dünya ehli tehir ve tehir etmek noktasından şöyle övünürler ve kendilerinin prensipleri/düsturları arasında zikrederek “hayatımda hiçbir işimi tehir etmem… Tehir etmeyi hiç sevmem… Tehir/ertelemek benim için daima bir başarısızlık ve noksanlığın başlangıcı olur… vs.”
İnsan yalnız ve yalnız dünyanın işlerini takip etmekle dünyalık olmaz. İnsanın sadece maddî vücudu ve maddî işleri yok!.. Bir ahiret hakikati var ve dört gözle insanın kendisiyle muhatap olmasını bekliyor. İnsanın yolculuğunun dünya adına biteceği duraktan, kabirden sonra ebedî, bakî bir dünya hayatı onu bekliyor. Hem de dünyanın tehirlerinden yüz derece, bin derece daha fazla bir tehir olmamak adına ahiret, kabir ölüm insanı bekliyor. Dünyayı ahirete kıyasla, her türlü ahiret adına tehirlerimizi; kesin bir kararlılıkla ve çok fazla bir itminan ve inançla hayatımızdan kaldırmaya, yok etmeye çalışmalıyız.
İşin doğrusu ahiret adına hiçbir vazife tehir edilmemeli ve bu yapıldığı zaman insan övünmeli, sevinmeli ve iftihar etmelidir.
Rabbim ahirete dair hiçbir işimizi dünya işleri adına tehir ettirmesin inşallah.