Kur’ân’ın öğrettiği hakikatler vardır, sadece Müslümanları değil bütün insanlığı ışıl ışıl yapar. İmanın kazandırdığı Nurlar vardır, imandan bir mertebe kazanmış kim olursa olsun inşaallah Nurlandırır.

Nurlar ve Nurlar’a muhatap olanlar, sahip çıkanlar Nurlanır. Aralarında maddî bir bağ olmasa da Nuranî bir cemaat teşkil ederler.

Nuranî bir cemaat denince ilk akla gelen ihlâstır. 

Allah için, O’nun rızasını kazanmak için bir arada cemâat olanlar; uhuvveti bilen ve uhuvvet sahibi olarak, uhuvvetkârane hareket eden ve faaliyet yapan bir Nuranî cemaat olarak ihlâsı tamamlayan cemaatin mensupları olurlar.

Belki birbirlerini tanımaz bu cemaat içerisinde olanlar. Ama onlar maddî, manevî imkânsızlıklar içerisinde yaptıkları iman, Kur’ân ve İslâmiyet hizmetleriyle nuraniyet kesbederek birbirlerini nurlanmış olarak tanırlar.

Nuranî kimselerin kalbleri Nuranî işler için normalin üzerinde atar, çalışır. Nuranî cemaat içerisinde olanlar akıllarını sadece dünya hayatını kazanmak için değil, ahiret hayatını da kazanmak için çalıştırırlar. O Nuranî kimselerin ruhları sadece Allah için, Allah yolunda işler yapıldığında yükselir, âli makam ve mevkilerde olurlar, Nurlandıkça Nurlanırlar.

İman; cemaati bir birliğe, beraberliğe şahs-ı manevî çadırı olur. Nuranî bir atmosfer teşkil edilir. İşte şu Nuranî hal ile imanlı kimseler bir aşkın, bir ümidin, bir şevkin, bir gayretin sahibi olarak Kur’ân ve iman hizmetinin hadimi, hizmetkârı olurlar.

Cenab-ı Hak herkese böyle Nuranî ve cemaatî bir hizmeti Nur yüzlüler olarak herkese nasip etsin inşaallah...