"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nurlu Barla programları

Rifat OKYAY
28 Eylül 2016, Çarşamba
Anadolu’da bir zamanlar ne okunabiliyor, ne yazılabiliyor, ne de anlaşabiliyordu, iki bin beş yüz senelik bir millet tarihi ve bin senelik bir Müslüman millet tarihi bir çırpıda, bir günde, bir anda silinip gitmişti. Anadolu hüzünlü, Anadolu sıkıntılı ve garip kalmıştı.

Yine aynı zamanlara tekabül eden; küfrün dalaletin şiddetlendiği günler başlamıştı… Değil Müslümanım, mü’minim demek, Allah bile denilemiyordu… 

Yeni türeyen ehl-i sefahat ve zevk ehl-i ise dünya adına keyiflerin yayılmasına, mal mülk sevdasının artmasına çabalarını sarf ediyordu.

Ancak bir kişi ve tabileri ceberrutla konuşuyor… Bütün Anadolu korku ve çekinmeyle yaşamaya çalışıyor… Olan biteni bütün bir millet anlamaya çalışıyordu…

Bazılarının emirleri dinlenmez, yapılmazsa başına olmadık işler geliyordu… Allah’ın emirlerini yerine getirmek ise tamamen yasaklanıyordu…

Beşeri fikirler, keyfi kanun adı altında Müslüman milletin dinini terk etmesi; sefahate ve dinsizliğe dahil olması için dayattırılmalara bütün hızıyla devam ediliyordu.

Mü’min ve muvahhid Müslümanlar için her şey bitti… Teslim-i din ve kabul-ü dinsizlik gerçekleşti derken… Anadolu afakında, Isparta’da, şirin kasabası Barla’da ve Nurlu mekân Çamdağın’dan… Işıkları bütün Anadolu’yu ve bütün dünyayı saracak, aydınlatacak bir Nur doğdu… Adı Risale-i Nur kondu…

Hakk’a hakikate susayan gönüller, kavrulan kalpler, karışan zihinler ve fikirler karanlıkların arasında bu Nur’u gördüler… Barla bu Nurla doldu… Dolu dolu Barla Nurları Anadolu’yu ve çaresiz Anadolu insanlarını nura boğdu… Gelincik Dağının karşısında Çamdağı, Eğirdir ovasına ve Eğirdir gölüne oldu bir Nurlu âlem…

Yaz gelince Nurların müellifi Bediüzzaman Said Nursî’ye fikir arkadaşı ve tesbihan olan Çınar ağacı oldu bir mekân… Hem Katran ağacı, hem Çam ağacı oldular birer yoldaş ve ola ahbap… Yalnızlık ve sessizlikler içerisinde tefekkürü ve imanî derslere oldular bir mebde-i mekân ve mehal…

İmkânsızlıklar ve yokluklar içerisinde garip, yalnız ve kimsesizlikle beraber; Çam dağı da, Gelincik dağı da, Eğirdir ovası da, Eğirdir denizi de, Barla nahiyesi de, Bedre de, Çınar ağacı da, Sıddık Süleyman’ın mekânı cennet bahçesi de, Barla mescidi de Bediüzzaman’ın hanesi de Nurlandılar, nuranî mesajlarla ve hatıralarla her yere ve herkese ilan edilip duyuruldular…

Muhacir Hafız Ahmed’in mübarek Süleyman’ın, Rüştü’nün, Bekir Bey’in, Mustafa Çavuş’un, Şemsi’nin, Sıddık Süleyman’ın, Çaprazzade’nin, Şamlı Hafız Tevfik’in, Zekai’nin, Asım’ın, Lütfü’nün, Ahmed Galip’in, Zühtü’nün, Hacı Hafız’ın, Mehmet Efendi’nin, Rıza’nın, Hulusi Bey’in, Santral Sabri’nin, ihlas, sadakat, sebat ve gayretleriyle Bediüzzaman ve Risale-i Nurlar dünyaya duyuruldular, ilan ve neşredildiler…

İşte bu Eylül ayının hüzün dolu son günlerinde bu Nurlu beldelerde ve bu mübarek, kahraman ve vefadar talebelerin yaşadıkları, hizmet için koşturdukları yerlerdeydik…

Bursa Yeni Asya Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneğindeki on beş üniversiteli gencimizin, Barla Yeni Asya Vakfı’nın dinlenme tesislerinde tertipledikleri on günlük Risale-i Nur’u okuma ve anlama programına iştirak ettik…

Bu okuma programına iştirak eden gençlerimizi, tebrik ediyoruz ve Barla Yeni Asya Vakfı  tesisleri çalışanlarına da teşekkür ediyoruz…

Maddi ve manevî olarak yapılan bütün hizmetler mükemmeldi…

Cenab-ı Hak Risale-i Nur okuma ve anlama programına iştirak edenlerden ve bu organizasyonda yardımcı olanlardan, hayır sevenlerden, ebediyen razı olsun inşallah... 

Nice nice okuma programlarında buluşmak duası ve ümidiyle…

*

Anadolu’nun hüzne düştüğü zamanlarda…

Küfrün, dalaletin şiddetlendiği günlerdi…

Benim diyen Müslümanın seti olduğu demlerdi…

Herkesin dünya adına çabaladığı vakitlerdi…

Memleketin her yerine korku ve çekinme vardı…

Ancak bir kişi zoraki ve ceberrutla konuşmuyor…

Ve bütün millet sadece onu dinliyordu…

Dinlemeyenlerin başına olmadık işler geliyordu…

Ve Yaratıcı’nın emirleri yasaklanıyordu…

    

Beşerî ve Nemrudane keyf-i küfriler kanun oluyordu…

İşte her şey bitti mü’minler teslim-i silah oldu derken;

Ahlak-ı Anadolu’da, Çam dağının dibinde Barla’da;

Bir Nur doğdu… Adı Risale-i Nur kondu…

Susamıştı gönüller, kavrulmuştu kalpler, karışmıştı zihinler…

Bu Nurla aydınlandı, Barla Nurla doldu…

Dolan Barla Nurları Anadolu’yu Nura boğdu…

Gelincik dağı ve Çam dağı oldu bir mekan…

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ NUR TALEBELERİ 

RİSALE-İ NUR OKUMA PROGRAMI

Okunma Sayısı: 1767
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı