Risale-i Nur okuyanları dikkatle dinlemek, dikkatle takip etmek ve izlemek kendi okumalarımız için bizlere güven vereceği gibi anlamayı da kuvvetlendirecek birer adım olacaktır.
Yine Risale-i Nur okumalarında konu başlıklarına uygun olarak soru sorabilmeyi âdet edinebilmeliyiz… Kendimizin okumalarında olduğu kadar, başkalarını dinlerken de soru sorabilmek adeta konunun anlatılıp, anlaşılmasındaki okumaların sigortası gibi olacaktır. Ya kafamızdaki anlayabildiğimizi ya da karşımızdaki okuyanın anlatım ve ifadelerini sorularımızda anlaşılır veya kalıcı bir halde zihnimize, kalbimize, ruhumuza yerleştirmiş olacağız.
Soru sorabilmeyi ve yerinde soru çıkarabilmeyi metnin içinden bulabilmek için konunun ana fikrini, temel anlatımını verilen mana mesajlarını elde edebilmek için muhakkak ve muhakkak dikkatli ve tekrar tekrar okumaya ihtiyaç vardır. Eğer okuma bu şartlarda kendimizin anlatımına yetecek kadar bir şeyler ifade edebiliyorsa; yeniden okumalarımıza yön verip, şekillendirebiliriz. Yani bir daha okuyayım, sesli okuyayım, sessiz okuyayım, başkasına veya başkalarına okuyayım, hızlı okuyayım veya yavaş yavaş okuyayım gibi…
Okumak eğer okumalarla alâkalı herşeyin başı ise; anlatmakta yine okumalarla alâkalı her neticenin, meyvenin ve ifade bütünlüğünün sonudur. Demek ki okumanın, sonu da başı da birbirinden önemlidir. İkisi de birbirini anlatır.
Okumak, sorular, cevaplar, anlatım ve mana bütünlüğünü sağlamak esasında doğru bir çizgi üzerinde değil bir dairenin üzerinde hareket eder ve tesirlerini gösterirler ki bu da tekrar etme, tekrar tekrar okuma dairesidir.
Elbette ki bu teknik olarak zikrettiğimiz okuma özellikleri hiçbir zaman ihlâsın, aşkın, şevkin ve ümidin başı çektiği himmetin, gayretin ve çalışmanın önüne geçemez ve geçmemelidir de…. Teknik bilgisi olmayan adam her zaman okumayabilir, ama ihlâsı, ümidi, aşkı, şevki olan adam her halükârda okur ve okutturur.