Nasıl ki üzüntümüzü ve sevincimizi en yüksek, en azamî bir mertebede hayatın her türlü halinde ve kademesinde yaşıyoruz öyle de okuyup öğrendiğimiz bilgilerinde yine aynı mertebede ve aynı tesirde hayatımızın her faaliyetinde, hareketinde, işinde gösterilebilmesi lâzımdır.

Bilginin peşine düştüğümüz zaman ise bize bir faydası olsun değil, başkalarına üstünlük olsun, nam olsun, şöhret ve şan olsun diye yaptığımız için kendimiz bir fayda elde edemediğimiz gibi başkalarına da faydalı olamıyoruz… Bundaki en büyük sebep ise bilginin hazmedilememesinden dolayı açıkta kalmasıdır…

Dünya ve ahiret hayatına dair bizlere faydalı olacak herşeyin peşine düşmek, okumak ve öğrenmek ve bunları hazmederek hayata geçirmek, bunları ef’alimizle hal ve hareketlerimizle, duygularımızla yaşayıp göstermek bizim için vazgeçilmez birinci bir görev olmalıdır…

Eğer okursak, çok okur ve öğrenirsek bu bizlerin yeteneklerini, kabiliyetlerini arttırıp geliştirdiği gibi, bu elde edilen, öğrenilen bilgilerden bir haz, bir zevk ve lezzet alacağımız için hayatımızın saadet ve huzuruna da büyük katkıda bulunmuş olacağız… Hem kendimize, hem de başkalarına karşı bir olgunluğu, mükemmelliği ve hayatımızın akışına canlılığı muhakkak ki yerinde ve doğru kitapları devamlı okuyarak sağlayabiliriz…

Okumanın sağlayacağı faydalar, mükemmellik ve mutluluk bizlere durduğumuz yerde ve bir şey yapmadan gelmez…  Bizler muhakkak bir surette okumanın peşine düşmeliyiz, adeta okumayı kavramalıyız…

Bizleri gerçekten varlıklı yapan, olgun ve zengin yapan ise devamlı bir şekilde ve ısrarla okuyarak elde edebildiğimizin, bilgilerin, faydaların ve mükemmelliklerin muhafaza edilebilmesidir… Bu ise devamlı bir şekilde, konuşarak ve yazarak veya küçük boyutlu sohbetler yaparak yerine getirilebilir…

Okumakla karanlıkta saklanan elmas gibi bilgilerin; aydınlıkta gerçekten pırıl pırıl parlamasını ve ortaya çıkmasını gerçekleştirebiliriz… Haydi öyleyse bol bol ve devamlı, doğru okumalara…