Risale-i Nur okumalarını neden bu kadar ehemmiyetle, teferruatla ve tekraratla devamlı olarak yazıyorsunuz ve dile getiriyorsunuz?
Çok açken çok yemek yemeden evvel en çok yemeğin ve yemek yemenin önemini anlar, kavrar ve ona göre hareket etmeye başlanır…
Bir de yemek var, tatmak var… Kahvaltı yapmak var, sofraya oturmak var… Tatmak var, doymak var ve sofraya oturduğu halde aç kalkmak var!..
İnsanın: Kur’ân’ın muazzam ve muhteşem tefsiri Risale-i Nurlar’a muhatabiyeti, okuması ve anlama noktalarından en çok faydalanabildiği anlar ihtiyaç duyduğu, imanî, Kur’ânî meselelere acıktığı, susadığı anlardır, demlerdir…
Risale-i Nurlar’ın orijinal bir özelliğidir birisinin eliyle, bir imam, bir kutup, bir mürşid vasıtasıyla değil bizatihi kendi izah ve ispatlarıyla; bu zamanda ehl-i imana lâzım olan bütün imanî meseleleri anlatmasıdır… Hiçbir aracıya ihtiyaç hissedilmeden herkesin okuması ve istidadı nisbetinde anlaması ve başkalarına da anlatabilmesidir…
Risale-i Nurlar’ın gözüyle bakabilmek ve onların diliyle konuşabilmek her seviyede, her sınıf insanın; en zor meseleleri kâinatın ve zerrelerin lisanlarıyla ve her ikisinin arasındaki mertebeler vüs’atında, genişliğinde ve derecelerinde okuduğu zaman anlayabilmesi ve anlatabilmesidir… Bu manaların Bediüzzaman’ın dilinde çok veciz olarak ifadelerini okuruz. “Herşeyin fevkinde hakaik-i imaniyeyi on adama ders vermek, büyük bir kutbiyetle binler adamı irşad etmekten daha ehemmiyetli aktarılabilmesi, anlatılabilmesi ve anlaşılmasının sağlanabilmesidir. Bu önemli iş için ise herkes için sadece ve sadece Risale-i Nurlar’ın okunması kâfidir, vafidir… görüyorum…”
Önemli olan kim olursa olsun, imanının kurtulması esas hedef ve maksad yapılmasıdır.