"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sahabeler diyarı Diyarbekir ve İttihad buluşması

Rifat OKYAY
31 Aralık 2017, Pazar
Sabah saatlerinde, yağmur ve fırtına eşliğinde ayrıldığımız Bursa’dan, S.Gökçen Havalimanına yine rahmet içerisinde ulaştık. Hedefimiz bir gün sonra katılacağımız Yeni Asya Gazetesi’nin temsilciliğiyle birlikte tertiplemiş olduğu Diyarbekir İttihad Buluşmasına iştirak etmekti…

Havaalanında bizi Diyarbekir’in emektar Nurcularından ve Yeni Asya Gazetesi yazarlarından Rüstem Garzanlı’nın damadı Maşuk Bayraktar karşıladı. Rüstem Garzanlı Beyle makamında buluştuk ve Diyarbekir’i onun mihmandarlığında gezmeye başladık…

İlk ziyaret yerimiz bundan kırk üç sene evvel ziyaret ettiğim Diyarbekir Ulu Camii oldu. Diyarbekir Ulu Camii, aynen Bursa Ulu Camii gibi tasavvuf âleminde beşinci makam olarak paylaşılmakta ve bu mânevî hava içerisinde ziyaret edilmektedir… Mar-Toma Kilisesinin camiiye çevrilmesiyle bu günkü Ulu Cami vücud bulmuştur. M.S. 639 ‘da İslam ordularının Diyarbekir’i fethetmelerinin nişanesini taşır Ulu Camii. Duvarlarında birçok maziden; uygarlığın izlerini anlatan kitabeler mevcuttur. Camiin planı aynı Şam Emeviye, Bursa Ulu Camii, Konya Alaeddin Camii, Kayseri Hunat Hatun Camii gibi dikdörtgen plânlıdır. Camiin duvarları, kıble tarafındaki birkaç büyük beyaz taş hariç tutulursa, çok sağlam kara taşlardan yapılmıştır. Camiin kitabesi ve mihrabı, şadırvanı hariç tutulursa genellikle mimari noktadan sadelik hakimdir… Restoransyonlarla ahşap kısımlar tamamiyle yenilenmiştir…Beşinci Harem-i Şerif tabiriyle de Diyarbekir ve bölgede tanınmış olan camii de; namaz kılanlar manevî bir huzur ve sürur hissettiklerini anlatıyorlar…

R. Garzanlı Ağabeyimizle ikinci durağımız Behram Paşa Camii oldu. Mimar Sinan’a 1572 yılında Diyarbekir Valisi Behram Paşa yaptırmış. Bir Osmanlı dönemi eseri olan camii, sekiz senede inşaa edilmiştir. Tamamen kesme taştan yaptırılmıştır… Sakıflı son cemaat yeri ve cami girişi aynı üslupla yapılmış, önündeki şadırvan ile adeta sütunlu ve süslü saray girişlerini andırmaktadır… Minberi ise muhteşem süsleriyle bir sanat harikası olduğunu gösterir. Tek kubbesi bulunmaktadır. Minaresi 1828’de yıldırım düşmesiyle yıkılmış ve ancak 1930 yılında tamir edilmiştir…

Ulu Camiin kuzeyindeki iki katlı Mesudiye Medresesi 1198 tarihinde Artuklu Meliki Mesut Kutbeddin Ebu Muzaffer Sokman tarafından yaptırılmıştır. Döner taş sütunlar mihrabın iki yanındadır ve motifleriyle, taş işçiliğiyle, kitabeleriyle kıymetli bir sanat eseridir…

Daha sonra dört ayaklı minaresinin bulunduğu Şeyh Mutahhar Camiine gittik. Minarenin sütunlarının arasında yedi defa geçenin her dileğinin kabul edildiği halde, bizim dileğimiz kabul olmadı, çünkü polis barikatından dolayı bir kere de olsa geçemedik… Unutmayalım ki nasın rivayeti de umumi deliller arasındadır…

Bir taraftan da Rüstem Ağabeyimiz ve Abdulkadir Bey anlatmaya devam ediyorlar; Perslerin, Sasanilerin yaşadığı Bizanslıların taht kavgalarına sahne olan Selçuklular ve Timur’un, Cengiz’in egemenliğinde kalan Diyarbekir’de, Osmanlılar şefkat ve merhamet kanatlarıyla; Selçuklulardan sonra şehri imar etmişler; Kanuni zamanında iç kale ve şehri saran surlar tamir ve tahkim edilmiştir… Bu yeni yapılan ve şehri çevreleyen surların içine bir çok cami, mescit ve medrese, han, hamam, imaret gibi halkın faydalanabileceği eserler, özellikle Osmanlılar zamanında inşaa edilmiştir… Osmanlı döneminde Valilik yapan paşalar şehri dinî yapılar itibariyle ihya etmişlerdir. Fatih Paşa, Behram Ppaşa, Nasuh Paşa, İskender Paşa, Ali Paşa, Hasan Paşa bunlardan bir kısmıdır…

Selçuklu tarzında yapılmış ve mihrabı, minberi bir sanat harikası olan, 1516-1520 tarihleri arasında şehrin ilk valisi olan Diyarbekir’li Bayıklı Mehmed Paşa tarafından yapılan Osmanlı eseri olan, duvarları çini kaplı Kurşunlu Camii diye de isimlendirilen Fatih Paşa Camiini gezdik…

Abdulkadir ve Rüstem Beylerin mihmandarlığında Nebi Camiini ziyaret ettik. Akkoyunlular zamanında yapılmış tek taş kubbe ile örtülü camiinin minaresinde bulunan kitabelerde çoklukla Efendimiz’den (asm) “Kaalen Nebiye” diye bahsedildiği için Nebi veya Peygamber Camii olarak anılmaktadır. Minaresi 1530’da Hacı Hüseyin isimli hayırsever bir kasap esnafı tarafından yaptırılmıştır.

Son olarak Diyarbekir’de 14 yıl Valilik yapan İskender Paşa’nın yaptırdığı İskender Paşa Camiini gezdik. Camii 1551 tarihinde yapılmıştır. Osmanlı mimarisinin tipik bir örneği olan camiinin önünde şadırvanı ve yan tarafında da (doğu) türbesi bulunmaktadır. Kare planlıdır. Taştan mihraba sahiptir. Minber orijinal değildir. Ahşaptan yapılmıştır. Sol tarafında ise, silindirik gövdeye sahip taştan minaresi bulunmaktadır, tek şerefelidir…

Ağabeylerimizin ifadesine göre, yukarıda bahsettiğimiz ve ziyaret ettiğimiz camilerin dışında on adet daha tarihî cami Diyarbekir’de bulunuyor, ama vaktimizin azlığından dolayı maalesef ziyaret edemedik. İç kale içerisinde bulunan on iki çeşmeli ve Diyarbekir’de medfun beşyüze yakın sahabelerden 27 tanesinin medfun bulunduğu kabirleri ve iç kale mescidini ziyaret ettik ve Sahabe-i Kiram Efendilerimize (ra) dua ettik, Fatihalar okuduk, su içtik…

Akşam namazımızı maneviyatlı ve huzur dolu Diyarbekir Ulu Camiinde eda ettik… Gerçekten de Arap şivesi ve makamıyla okuyan imam efendinin tilavet ettiği âyet-i kerimeler kudsî bir haz ve lezzetle bizi mest etti…

Namazdan sonra Diyarbekir yöresine has yemeği afiyetle yedikten sonra Yeni Asya Bürosunun ve dersanesinin olduğu mekanımıza geldik. Burada Diyarbekir cemaatinin İl Meşveretine de lütfettiler katıldık. Maşaallah Kur’an, iman, Risale-i Nur hizmetlerinin dolu dolu konuşulduğu, istişare edildiği güzel bir meşveret oldu. Ömer Ergül, İrfan Yıldırım, Celal Şengün, Ahmet Bozkurt, Mustafa Ergül, Mehmet Kaşlıoğlu, İbrahim Şengün, Ayhan Şahin kardeşlerimizi, ağabeylerimizi fedakârane yaptıkları bu nuranî hizmetlerden dolayı tebrik ediyoruz. Meşveretin en önemli maddesi ise bir gün sonra yapılacak olan İttihad Buluşması idi. Önceden aldıkları kararları ve yaptıkları hazırlıkları son bir defa daha gözden geçirerek vazife taksimlerini ve vazife yapacak kişileri iyice pekiştirdiler…

Mihmandarımız Rüstem Garzanlı ağabey, cenazesi olduğu için taziyeye köyüne gitmek üzere dersaneden ayrıldı. Biz kalan arkadaşlarla, ağabeylerle; Diyarbekir’den, Bursa’dan, bölge illerinden velhasıl Türkiye’den, Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Neşriyat ve Risale-i Nur hizmetleriyle alâkalı olarak sohbetimize devam ettik ve ertesi gün Celal Şengün Ağabeyle buluşmak üzere istirahate çekildik…

Cuma namazı vaktine yakın bir saatte Celal Şengün Ağabeyle buluştuk. Bize eski Diyarbekir, Yeni Diyarbekir ve imar edilen onarılan Diyarbekir hakkında bilgi verdi. Gençlik yıllarını Bursa’da geçiren ve Risale-i Nurlara kuvvetli sarılan evladı Fatih Şengün’ün eczanesine geldik… Levhalarıyla Nurcu bir eczane maşallah.

Eczanenin hemen yanıbaşında Bediüzzaman Camii’ni gördük ve Celal Ağabeyin mihmandarlığında Bediüzzaman Camiini gezdik… İçerideki kıble tarafındaki sütunların üzerinde Osmanlıca yazılı olan “Sözler, Lem’alar” kitaplarının kapakları doğrusunu isterseniz bizleri mest etti. Allah yaptıranlardan razı olsun.

Cuma namazından çıktıktan sonra Gazetemizin Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Yavuzyiğitoğlu ve Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz’le Fatih kardeşimizin eczanesinde buluştuk. Hedefimiz ise “Peygamberler Diyar-ı Eğil’i” ziyaret etmekti.

Fatih Şengün kardeşimizin kaptanlığında Diyarbekir’e 30 km. uzaklıktaki Eğil’e Ömer Yavuzyiğitoğlu, Kazım Güleçyüz ile ulaştık. 1316-1898 tarihli Diyarbekir Salnamesi’nde Eğil’deki peygamber kabirleriyle alâkalı olarak, “Şehrimizin güzel kokulu toprağına defnedilen, yüce kuvvet ve manevi feyizleriyle şehrimiz halkını faydalandıran büyük peygamberler, mükerrem sahabeler ve hürmete lâyık büyüklerimizin türbelerinin ve makamlarının bulunduğu yerlerin ve adı geçenlere bağlı vakıfların çizelgesidir.” ifadeleri kullanılarak “Nebi Zülkifl(as), Nebi El’yesa (as) , Nebi Harun-i Asafi (as), Nebi Hallak (as), Nebi Harut(as)’ın kabirleri Eğil’dedir” deniliyor…

Biz bu mübarek yerlerde Ömer Yavuzyiğitoğlu, Kazım Güleçyüz ve Fatih Şengün’le birlikte ziyaretimizi yaptık, Hz. El’yesa (as) ve Hz. Zülkifl (as) hakkında hem bilgi aldık, hem de fotoğraflar çekildik…

Akşam Ömer Yavuzyiğitoğlu, Kazım Güleçyüz, Rifat Okyay ve İttihad Gazetesiyle alakalı hatıraları olan; Ahmet Bozkurt, Av. Sıraç Arık, Celal Şengün, Derviş Ağabey, Rüstem Garzanlı ile birlikte Diyarbekir İttihad Buluşması gecesinde Diyarbekir Yeni Asya Dershanesi salonunda, Diyarbekir’li nur dostları, misafirler ve Risale-i Nur Talebeleriyle bir arada idik. Büyük bir coşku içerisinde geçen Diyarbekir İttihad Buluşmasına katılım fevkalade idi. Diyarbekir’in yanında, Van, Batman, Şırnak, Bingöl, Mardin ve Elazığ’dan da misafirler İttihad Buluşması gecesine iştirak etmişlerdi…

Hem bu güzel faaliyeti tertipleyenler, hem konuşmacılar, hem iştirak eden misafirler, dostlar herkes memnun bir şekilde Diyarbekir’lilere teşekkür ederek, yakın İllerde de böyle toplantıların yapılması temennisiyle ve duasıyla vedalaştılar.

Etiketler: yeni asya, diyarbakır
Okunma Sayısı: 2524
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı