Tarih ibretlerin, derslerin ve hadiselerin ambarıdır, deposudur. Unutulmayan, hatıralardan çıkmayan, mesuliyetler taşıyan bütün olaylar tarihe yüklenir…
Türkiye, bu günlerde tarihi bu yönleriyle yazmaya devam ediyor.
Elbette ki kimse tarihe uygun olsun diye yaşamıyor ve yapmıyor… Ama tarih daima doğruları yazmaz… Ve ağırlıkla da yanlışları yazar…
Ne olursa olsun insan hem dünya, hem de ahireti noktasından bütün ef’alinin dolu bir şekilde kaleme alındığını, yazıldığını unutmamalıdır.
Hak, hukuk noktasından bakıldığında tarih daima doğru tartar…
Dünya kadar bir olay da, zerre kadar bir olay da tarih terazisinde aynı muvazenede tartılır.
İnsan kendi menfaatine olan en küçük bir meseleyi dahi nasıl ölçüp biçip tartıyorsa, millet menfaatini de tarih önünde öyle ince eleyip tartmalıdır…
En önemlisi de bir Firavun’un, Şeddad’ın, Cengiz’in, Hülagu’nün, Hitler’in tarih aynasındaki zulüm ve eziyetle sonuçlanan bakış açılarına kapılmamalıdır…
Gün içinde bile kendisine, nefsine ve başkalarına zulmanî nazarla bakabilenler; tarih önünde milletine ve geleceğine adaletle ve hukukla bakamazlar… Hukuk eğer üstünse bu günde, her günde üstündür…
Hak eğer varsa bu günde her zamanda vardır… Önemli olan yaptığımızda Allah için yapmalı, yapmadığımızda Allah için yapmamalıdır… Kendin için yaptığın hiçbir şeyi Allah’ı alet edecek şekilde ve tarihi kandıracak şekilde yapma!..
Fikir de Allah için, tatbik ve fiiliyatta siyaset için yapanları tarih derelerinin kokuşmuş yerlerinde yerlerini hazırlıyorlardır…
Karar verirken de, verdikten sonra da daima mizan, ölçü Allah’ın emrettiklerinin gerçek manada çerçevesini taşmamalı, haddi aşmamalıdır…
Allah için yapana her iş asandır… Allah için yapmayana her iş zordur… Tarih bunun en iyi şahididir...