Risale-i Nur okumalarında bu günlerde her zamankinden daha ziyade dikkat etmemiz gereken şey geniş dairelerdeki hadisatın ve boğuşmaların rüzgârlarına kendimizi kaptırmamak ve tesiratları altında kalmamaktır…
Ve Üstadımızın şu ikazatını daima göz önünde tutmaktır: “Risale-i Nur’daki hakikat-ı ihlâs, rıza-i İlâhiden başka hiçbir şeye alet ve tâbi olamaz…”
Eğer rıza-i İlâhî esaslı Risale-i Nur okumalarını yapamıyorsak ve imanın geniş tesiratlı muhteşem dairelerinde gezemiyorsak kendimize bir çekidüzen verebilmeliyiz ve tezkiyey-i nefis edebilmeliyiz… Bunu yapamazsak bütün dünyayı kendileriyle meşgul eden ve de muvaffak olan ehl-i dalâletin, ehl-i ilhadın, ehl-i gafletin ve ehl-i sefahatin damına düşerek pespaye bir şekilde ve bilerek kendimizi rezil rüsva ederiz…
Kim olursak olalım muhakkak bir surette Risale-i Nurları maddî-manevî hiçbir şeye alet ve basamak yapmadan okumak durumundayız… Yoksa adınız şu veya bu olur, ama bazı mihraklara alet olursanız ve dünyada da ahirette de mudhike olarak rezil olursunuz.
Beşer tufanları, siyaset kasırgaları ve dünyevî hortumlar asla ve kat’a bizlerin kıymetli vakitlerini çalarak kendileriyle meşgul etmemelidir… Ve bizler buna fırsat vermemeliyiz… Kendi lüzumsuz ve ehemmiyetsiz, faidesiz, zararlı meraklarımızla kendimize düşmanların yerine darbe indirmeyelim…
Tamâ ve mal yüzünden, siyaset ve menfaat yüzünden, lüzumsuz merak ve telâş yüzünden hizmet aşkımızı, şevkimizi ve gayretimizi kendi ellerimizle, dillerimizle baltalayarak mağlûp olup iman ve Kur’ân hizmetinde vartalara, tehlikelere, tuzaklara ve malayani merakaver boşluklara düşmeyelim…
Hayatlarımızı Risale-i Nur okumalarıyla süsleyerek ve teçhiz ederek Kur’ân ve iman hizmetine göre yaşayarak ve çalışarak dizayn etmeye çalışmalıyız… Yoksa boş tenekeler gibi sadece sesimizi duyurarak hiçbir faideli fiil ve çalışmanın, faaliyetin içerisinde olamadan bu dünyadan “tın tın” olarak geçer gideriz… Dolu dolu, faideli, lüzumlu Rıza-i İlâhiyeye muvafık ve münasip bir şekilde gitmeye bakmalıyız.