Evvelâ, hiçbir zaman ve hiçbir yerde seni hiçbir şekilde maddeten ve manen yalnız bırakmayan her halûkârda bakan, baktıran ve hayatını vererek idame ettiren Rabb-i Rahimine ve Kerîm-i Mutlak olan Cenâb-ı Zât-ı Zülcelâle vefa gerekir.
O’nu iman ile tanımak, edeple itaat etmek ve edeple ve ubudiyetle O’nu tanıdığını, bildiğini ve arzularını yine O’na arz-ı didâr etmektir... Vefa...
O’nun habibim diye hitap ettiği; sen olmasaydın kâinat ve felekleri yaratmazdım, diye tavsif ve tasvir ettiği Kâinatın Efendisine (asm) vefa göstermek; sünnetine ittiba etmek ve getirdikleriyle amel ederek yine O’nun (asm) yolunda O’na doğru gidebilmektir... Vefa...
Arş-ı âzamdan gelen tılsım-ı kâinatın şifrelerini taşıyan, Rububiyet-i İlâhiyeye inkıyad ve itaat için ubudiyetin emir ve iradesini tarif ve tavsif eden; Efendimizin (asm) elinde, dilinde, ahvalinde ve halinde bir fiil-i amel olan Kur’ân’a uymak, emir ve yasaklarını yaşayışımızda göstermeye çalışmaktır… Vefa…
Asrın imamını, sahibini, büyük müfessirini tanımak, ahval-i halini bilmek ve vazifelerinin olduğunu tasdik etmektir... Vefa…
Devam eden ahirzaman hadisatının azim dalgaları, büyük çalkantıları içerisinde; Allah’ı bilmeyi, Resulünü (asm) tanımayı, Kur’ân’ı okumayı, peygamberlere imanı, melaikelerle birlikteliği, kaderi, hayrı, şerri ve ind-i İlâhiden gelen bütün semavî emirleri hakkıyla bilmek, öğrenmek ve yerine getirebilmek adına en büyük vazife ve kapasiteye sahip olan asrın muhteşem Kur’ân tefsiri Risale-i Nurları aramak, bulmak, okumak ve anlamaktır… Vefa…
Allah’ın katında, Resulullahın (asm) muhatabiyetinde, Bediüzzaman’ın rehberliğinde iman, Kur’ân ve İslâmiyetle alâkalı her türlü hizmete, iman, Kur’ân ve İslâmiyet hadimliğine vefa göstermektir… Vefa…