Dünya itibariyle bizlerin üzerine düşen vazifeler olduğu gibi ahiret itibariyle de üzerimize düşen vazifeler çoktur…
Bizim için önemli olan, ehemmiyet verilecek olan ise ahirete dair üzerimize düşen vazifeler olmalıdır…
Ahirete dair en mühim vazife ise ihlâsı elde ederek; enaniyeti terk etmek, gurura girmemek, kendimizi beğenmemek, nefsimizi susturarak ittihadımızı, birlik ve beraberliğimizi devam ettirebilmek olmalıdır…
Çünkü tesanüdle, birlik ve beraberlik içerisinde olmayanlar uyum içerisinde ahirete dair üzerlerine düşen kendi vazifelerini yapamadıkları gibi; hizmet-i Kur’ânîye ve imaniyede bulunan arkadaşlarına da uyum sağlayamazlar ve her şeyi terk ederek hakikî ve aslî vazifelerini yapabilme meyil, istek ve fiil hallerine giremezler…
İnsan bu… Herkes aynı fıtrat ve meşrepte yaratılmamış… Meslek bir de olsa farklı farklı meşrepler, mizaçlar kaçınılmaz… Ama bir arada olunca niza da kaçınılmaz… O zaman çok sıkı tutmamak; herkesi bir çizgi üzerine çekmemek… Ve en önemlisi de esas meseleler dışında müsamahakâr olmak da bizim aslî vazifelerimizden olmalıdır…
Bulunduğu zamanı değil; mazi kıt’asındaki vuku bulmuş hadiseleri de değil… Ta istikbalde olabilecek hadiseleri bahane ederek niza çıkarmaya, kavga ve gürültüye meraklı insanlara karşı hizmetin hatırı, Üstadın hatırı için hasbünallahü veni’melvekil diyerek ve sabır göstererek vazifelerimizi yapmaya ve hizmet-i Kur’âiye ve imaniyeye devam etmeye mecburuz… Hizmeti esas maksat ve gaye yapmış olanlar inşallah faaliyet zayiatlarının içerisinde yer almazlar… Çünkü hizmetten dolayı zayiata sebep olacak hallere vakit bulamazlar…