"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adalet, adavetle kaybolur

Risale-i Nur'dan
28 Temmuz 2017, Cuma
Ehâdis-i şerifede gelmiş ki: “Ahirzamanın Süfyan ve Deccal gibi nifak ve zındıka başına geçecek eşhas-ı müthişe-i muzırraları, İslâm’ın ve beşerin hırs ve şikakından istifade ederek, az bir kuvvetle nev-i beşeri herc ü merc eder ve koca âlem-i İslâm’ı esaret altına alır.”

Ey ehl-i iman! Zillet içinde esaret altına girmemek isterseniz, aklınızı başınıza alınız. İhtilâfınızdan istifade eden zalimlere karşı “Mü’minler ancak kardeştirler. (Hucurat Sûresi: 10.)” kal’a-i kudsiyesi içine giriniz, tahassun ediniz. Yoksa, ne hayatınızı muhafaza ve ne de hukukunuzu müdafaa edebilirsiniz.

Malûmdur ki, iki kahraman birbiriyle boğuşurken, bir çocuk ikisini de dövebilir. Bir mizanda iki dağ birbirine karşı muvazenede bulunsa, bir küçük taş, muvazenelerini bozup onlarla oynayabilir; birini yukarı, birini aşağı indirir. İşte, ey ehl-i iman! İhtiraslarınızdan ve husûmetkârâne tarafgirliklerinizden kuvvetiniz hiçe iner; az bir kuvvetle ezilebilirsiniz. Hayat-ı içtimaîyenizle alâkanız varsa, “Mü’min için mü’min, sağlam yapılmış bir binanın birbirine kuvvet veren taşları gibidir. (Buharî, Salât: 88)” düstur-u âliyeyi düstur-u hayat yapınız; sefalet-i dünyeviyeden ve şekàvet-i uhreviyeden kurtulunuz.

Altıncı Vecih

Hayat-ı maneviye ve sıhhat-i ubudiyet, adavet ve inat ile sarsılır. Çünkü, vasıta-i halâs ve vesile-i necat olan ihlâs zayi olur. Zira, tarafgir bir muannid, kendi a’mâl-i hayriyesinde hasmına tefevvuk ister. Halisen livechillâh amele pek de muvaffak olamaz. Hem, hüküm ve muamelâtında tarafgirini tercih eder, adalet edemez. İşte, ef’al ve a’mâl-i hayriyenin esasları olan ihlâs ve adalet, husûmet ve adavetle kaybolur.

Şu Altıncı Vecih çok uzundur. Fakat kabiliyet-i makam kısa olduğundan, kısa kesiyoruz.

Mektubat, s. 318

LÛ­GAT­ÇE:

adavet: Düşmanlık.

ef’al ve a’mâl-i hayriye: Hayırlı amel ve fiiller.

eşhas-ı müthişe-i muzırra: Zararlı müthiş şahıslar.

herc ü merc: Darmadağın.

husûmet: Hasımlık, düşmanlık.

şekàvet-i uhreviye: Ahiret hayatındaki sıkıntı, azap.

şikak: Ayrılık, parçalanmışlık.

tefevvuk: Üstün olma.

vasıta-i halâs: Kurtuluş vasıtası. 

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Perdeyi gözünden kaldıracak göz hekimi, Kur’ân-ı Hakîm’dir

On Dördüncü Deva

Ey gözüne perde gelen hasta! Eğer ehl-i imanın gözüne gelen perdenin altında nasıl bir nur ve manevî bir göz olduğunu bilsen, “Yüz bin şükür Rabb-i Rahîm’ime” dersin. Bu merhemi izah için bir hâdise söyleyeceğim. 

Şöyle ki: Bana sekiz sene kemal-i sadâkatle, hiç gücendirmeden hizmet eden Barlalı Süleyman’ın halasının bir vakit gözü kapandı. O saliha kadın, bana karşı haddimden yüz derece fazla hüsn-ü zan ederek, “Gözümün açılması için duâ et” diyerek, cami kapısında beni yakaladı. Ben de, o mübarek ve meczube kadının salâhatini duâma şefaatçi yapıp, “Yâ Rabbî, onun salâhati hürmetine onun gözünü aç” diye yalvardım. İkinci gün Burdurlu bir göz hekimi geldi, gözünü açtı. Kırk gün sonra yine gözü kapandı. Ben çok müteessir oldum, çok duâ ettim. İnşaallah o duâ ahireti için kabul olmuştur. Yoksa benim o duâm, onun hakkında gayet yanlış bir bedduâ olurdu. Çünkü eceli kırk gün kalmıştı. Kırk gün sonra –Allah rahmet etsin– vefat eyledi.

İşte o merhume, kırk gün Barla’nın hazinâne bağlarına rikkatli ihtiyarlık gözüyle bakmasına bedel, kabrinde Cennet bağlarını kırk bin günlerde seyredeceğini kazandı. Çünkü imanı kuvvetli, salâhati şiddetli idi.

Evet, bir mü’min, gözüne perde çekilse ve gözü kapalı kabre girse, derecesine göre, ehl-i kuburdan çok ziyade o âlem-i nuru temaşa edebilir. Bu dünyada nasıl çok şeyleri biz görüyoruz, kör olan mü’minler görmüyorlar. Kabirde o körler, imanla gitmişse, o derece ehl-i kuburdan ziyade görür. En uzak gösteren dürbünlerle bakar nev’inde, kabrinde, derecesine göre, Cennet bağlarını sinema gibi görüp temaşa ederler.

İşte böyle gayet nurlu ve toprak altında iken göklerin üstündeki Cenneti görecek ve seyredecek bir gözü, bu gözündeki perde altında, şükürle, sabırla bulabilirsin. İşte o perdeyi senin gözünden kaldıracak, o gözle seni baktıracak göz hekimi, Kur’ân-ı Hakîm’dir.

Lem’alar, s. 334

 

Okunma Sayısı: 2663
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı