"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anarşistliğe karşı kırılmaz bir kılınç

Risale-i Nur'dan
27 Temmuz 2015, Pazartesi
Sarsılmaz bir iman isteyen ve dinsiz anarşistliğe karşı kırılmaz bir kılınç arayanlar, Âyetü’l-Kübra’ya müracaat etsinler.

[Yirminci Mektubun hülâsatül-hülâsası, üçüncü medrese-i Yusufiyede verilen dersin Birinci Kısmıdır.] 

Afyon hapsinde on bir ay tecrid-i mutlakta bulunduğuma dair mahkeme-i temyize yazdığım istida bahanesiyle otuz beş sene inzivada, hususan gecelerde dünyayı unutmakta bulunan ve garazkara ne ve tarassutlarla yirmi üç sene sıkıntı çekmesinden insanlardan tevahhuş edip, yalnız, tek başına kalarak, hizmetçisinden ve Nur dersini iştiyakla arzulayandan başka kimse ile bir saat beraber bir yerde bulunmasından çok sıkılan benim gibi bir biçareyi, beşinci koğuşa cebren nakil ve kardeşlerimin yanıma gelmelerini yasak ettiler. O kalabalık içinde yaşamayacağım diye çok telâş ederken, birden bir alâmet-i hiddet ve gadab olarak soğuk o derece şiddetlendi ki, eğer o eski yerimde kalsa idim, hiç dayanamayacaktım. O zahmet, benim hakkımda rahmete döndü. 

Kalbe geldi ki, “Gerçi Nur Şakirtleri, her koğuşta hem kendileri hesabına, hem senin bedeline tam Nur dersleri ile çalışıyorlar. Fakat, bu beşinci koğuş, bir nevi tecridhane olmasından, tazeleniyor, değişiyor; Nur dersine daha ziyade muhtaçtır. Hem, Rus’un dehşetli bir inkâr ile ve Allah’ı tanımamak ile hücumunu yazan gazetelerin yazılarını okuyan gençler ve ihtiyarlar, elbette iman-ı billahtaki mevcudiyet ve vahdaniyet-i İlâhiyeye dair gayet kati ve kuvvetli derslere pek ziyade ihtiyaçları var” diye tesbihatta kalbe geldi. Ben de sabah namazından sonra, eskiden beri on defa okuduğum ve koca Yirminci Mektub risalesi on bir kelimesinde, hem on bir bürhan-ı vücub-u vücud ve vahdet-i Rabbaniye, hem on bir müjde gayet parlak, güneş gibi tafsilatla gösteren ve bir rivayette İsm-i Azam taşıyan bu tahlil ve Tevhid-i muazzam, “La ilahe illallahu vahdehu lâ şerike lehu lehül mülkü velehül hamdü yuhyî ve yümît ve hüve hayyun lâyemut biyedihil hayr vehüve alâ külli şey’in kadir ve ileyhil masîr” kudsi cümleyi mütefekkirane tekrar edip, Yirminci Mektubun kısa bir hülâsatü’l-hülâsasını beraber düşünüyordum. 

Birden kalbe geldi ki, “Bu kısacık hülâsayı Nadir Hocaya ve buradaki gençlere ders ver. “ Ben de “Bismillah” deyip başladım. 

Dedim: Bu kelâm-ı Tevhidde on bir müjde, on bir hüccet-i imaniye var. Şimdi, yalnız hüccetlere gayet kısa bir işaret edip, izahını ve müjdeleri Yirminci Mektub ve Nur eczalarına havale edeceğim. Fakat, şimdi o dersi yazdığım zaman onlara söylemediğim bazı kelimeleri ve nükteleri dahi yazmayı münasip gördüm. 

İşte o kelâm-ı Tevhidin on bir kelimesinden 

BİRİNCİ KELİME: 

Lâilaheillah’tır. Bundaki hüccet ise, matbu Âyetü’I-Kübra risalesidir. O emsalsiz hüccetin harikalığı içindir ki; İmam-ı Ali (ra), Nurun eczalarından haber verdiği sırada, “Ve bil âyeti’l-kübrâ eminnî mine’l-fecet” deyip, o Âyetü’l-Kübrayı şefaatçi yaparak, Nur Şakirtlerinin Denizli hapsinde, o risalenin hem Ankara, hem Denizli Mahkemelerinde galebesiyle ve perde altında tesirli intişarıyla, talebelerine beraat kazandırmaya sebep olduğu gibi, onun gizli tabı da, şakirtlerinin dokuz ay mevkufiyetlerine vesile olmasıyla, İmam-ı Ali’nin (ra), hem keramet-i gaybiyesini, hem Nur Şakirtlerinin bedeline duâsını pek zahir bir surette tasdik etti. 

Evet Âyetül-Kübra Şuâı otuz üç icma-ı azimi ve küllî hüccetleri mevcudatın heyet-i mecmuasında gösterip, her bir hüccet-i külliyede hadsiz bürhanlara işaret ederek, başta semavat yıldızlar kelimeleriyle, arz hayvanat ve nebatat kelâmları ve cümleleriyle, git gide ta kâinat mecmuası, müştemilat ve mevcudat ve hudus ve imkân ve tegayyür hakikatlerinin kelimeleriyle Vacibü’l Vücudun mevcudiyetini ve vahdaniyetini güneş zuhurunda ve gündüz katiyetinde ispat ediyor. Sarsılmaz bir iman isteyen ve dinsiz anarşistliğe karşı kırılmaz bir kılınç arayanlar, Âyetü’l Kübraya müracaat etsinler. 

Şuâlar, s. 516, yeni s. 943

Okunma Sayısı: 2969
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı