Bizim memlekette eskide Arefe gününde bin İhlâs-ı Şerif okurduk. Ben şimdi bir gün evvel beş yüz ve Arefe’de dahi beş yüz okuyabilirim. Kendine güvenen, birden okuyabilir.
Aziz, mübarek Kardeşlerim!
Pek çok selâm… Bizim memlekette eskide Arefe gününde bin İhlâs-ı Şerif okurduk. Ben şimdi bir gün evvel beş yüz ve Arefe’de dahi beş yüz okuyabilirim. Kendine güvenen, birden okuyabilir. Ben gerçi sizleri göremiyorum ve hususî her birinizle görüşmüyorum; fakat ben, ekser vakitler, duâ içinde her birinizle bazen ismiyle sohbet ederim.
Şuâlar, s. 330
***
Ben kendi nefsimde tecrübe ettiğim bir hâleti çok defa tetkik ettim, gördüm ki o hâlet hakikattir. O hâlet şudur ki:
Sûre-i İhlâs’ı Arefe gününde yüzer defa tekrar edip okuyordum. Gördüm ki bendeki manevî duyguların bir kısmı, birkaç defada gıdasını alır, vazgeçer, durur. Ve kuvve-i müfekkire gibi bir kısım dahi, bir zaman mana tarafına müteveccih olur, hissesini alır, o da durur. Ve kalp gibi bir kısım, manevî bir zevke medar bazı mefhumlar cihetinde hissesini alır, o da sükût eder.
Ve hakeza, git gide, o tekrarda yalnız bir kısım letaif kalır ki pek geç usanıyor; devam eder, daha manaya ve tetkikata hiç ihtiyaç bırakmıyor. Gaflet kuvve-i müfekkireye zarar verdiği gibi ona zarar vermiyor. Lâfız ve lâfz-ı müşebbî olduğu bir meal-i icmâlî ile ve isim ve alem bulundukları mana-i örfî onlara kâfi geliyor. Eğer manayı o vakit düşünse, zararlı bir usanç verir.
Ve o devam eden latîfeler, taallüme ve tefehhüme muhtaç değiller; belki tahattura, teveccühe ve teşvike ihtiyaç gösterirler. Ve o cilt hükmündeki lâfızları onlara kâfi geliyor ve mana vazifesini görüyorlar. Ve bilhassa o Arabî lâfızlar ile, kelâmullah ve tekellüm-ü İlâhî olduğunu tahattur etmekle, daimî bir feyze medardır.
İşte kendim tecrübe ettiğim şu hâlet gösteriyor ki ezan gibi ve namazın tesbihatı gibi ve her vakit tekrar edilen Fatiha ve Sure-i İhlâs gibi hakaikleri, başka lisan ile ifade etmek çok zararlıdır. Çünkü menba-ı daimî olan elfaz-ı İlâhiye ve Nebeviye kaybolduktan sonra, o daimî letaifin daimî hisseleri de kaybolur. Hem her harfin lâakal on sevabı zayi olması ve huzur-u daimî bütün namazda herkes için devam etmediğinden, gaflet içinde, tercüme vasıtasıyla insanların tabiratı ruha zulmet vermesi gibi zararlar olur.
Mektubat, Yirmi Altıncı Mektub, Dördüncü Mebhas, Sekizinci Mesele, s. 396
Lûgatçe:
alem: Sembol, simge, işaret.
elfaz-ı İlâhiye ve Nebeviye: İlâhî kelimeler ve Peygamberimize ait sözler.
hakaik: Hakikatler.
kelâmullah: Allah kelâmı, Allah’a ait söz.
kuvve-i müfekkire: Fikir etme, düşünme duygusu.
lâakal: En azından.
lâfz-ı müşebbî: Doyurucu, tatmin edici söz.
letaif: Hisler, duygular.
mana-i örfî: Bir şeyin halk arasında kullanılan manası.
meal-i icmâlî: Kısa anlam, özet mana.
taallüm: Öğrenme.
tahattur: Hatırlatma, hatıra getirme.
tefehhüm: Anlama.
tekellüm-ü İlâhî: Cenâb-ı Hakkın konuşması.
zulmet: Karanlık; Allah’ın nurundan mahrum olma hâli.