"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Avrupa bizden adaleti ister ve medeniyet bekler

Risale-i Nur'dan
16 Ocak 2018, Salı
Bir hazine-i cevahire malik olduğumuz hâlde, Avrupa’ya ahkâmda izhar-ı fakr, ahlâkta dilencilik etmek din-i İslâm’a büyük bir hıyanettir ve hayat-ı millete kastetmektir. Dünya için din feda olmaz, berâhin-i akliye üzerine müesses olan din-i İslâm, başka dine kıyas olunmaz.

Evet, Avrupa’dan ahz u iktibasa muhtacız. İhtiyacımız idare-i mülk ve tanzim-i kuvâ-yı harbiye-i bahriyeden ve fünun-u sanayiden işimize yarayanlarıdır (dinimizin emriyle). Avrupa da bizden yalnız adaleti ister ve medeniyeti bekler; tâ muvazenesi bozulmasın. Bu iki esasa Şeriatımız müessis ve külliyetiyle nazırdır. Zaaf-ı diyanetle uhuvvet ve hürriyet ve medeniyet, bataklık ve müteaffin sulardan zehirlenmiş çiçek ve meyvelere benzer. Acaba Şeyheyn ü Ömereyn ve Harun u Me’mun ve Endülüs’teki Emevîler, zaaf-ı dinle mi terakki ettiler? Zaman-ı salifte âlemde hükümferma olan istibdadın pederi vahşet olduğu hâlde, sadr-ı evvelin hürriyet ve adalet ve müsavatları bürhan-ı bâhirdir ki, Şeriat-ı Garra, hürriyet-i hakkı ve adaleti ve ibadetteki müsavatıyla iman olunan müsavat-ı hukuku cemî-i revâbıt ve levazımatıyla camidir. Buna binaen kat’iyen hükmediyorum, şimdiye kadar noksaniyetimiz ve tedenniyatımız ve sû-i ahlâkımız dört sebepten gelmiş:

Birincisi: Şeriat-ı Garranın adem-i müraat-ı ahkâmından ve bazı hakaik-ı şer’iyeyi başka ünvanla gösterdiğinden, avamı tenfir ile itaat-ı vicdaniyelerini sarsmaktır. Devr-i inhitatımızdan beri güya fevka’ş-Şeriat bazı nizamatı neşretmek (Şeriattan izin almadan) tedennimizin en büyük sebebidir.

İkincisi: Bazı müdahinlerin keyfemayeşa sû-i tefsir etmek, hâşâ, İslâmiyet’i istibdada müsait ve medeniyete mâni gibi göstermektir.

Üçüncüsü: Zahirperest dinin cahil dostları, taassubat-ı nabemahal ile bazı teşbihatı hakikat olarak telâkki ve telkin ederek ve bunu iyilik belleyip dine hıyanet etmesidir.

Dördüncüsü: Müşkilü’t-tahsil mehasin-i medeniyeti terk ile çocuk gibi heva ve hevese muvafık zünub-u mesavi-i medeniyeti tutî gibi taklit etmeleridir.

Eski Said Dönemi Eserleri, Malakat, s. 34-35

LÛ­GAT­ÇE:

ahkâm: temel hükümler, esaslar.

ahz u iktibas: iktibas edip almak.

berâhin-i akliye: aklî deliller.

hazine-i cevahir: cevherler hazinesi.

izhar-ı fakr: yoksulluğunu göstermek.

muvazene: denge.

Ömereyn: Hz. Ömer ve sekizinci Emevî halifesi Ömer ibni Abdülaziz.

Şeyheyn: Hz. Ebu Bekir ile Hz. Ömer (r.anhümâ).

tanzim-i kuvâ-yı harbiye-i bahriye: deniz harp kuvvetlerinin düzenlenmesi.

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Milyonlar sene haps-i ebedîden kurtuluş vesilesi

 

Bismihî sübhânehû.

Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühu.

Aziz, Sıddık Kardeşlerim,

Hapis musibetine düşenlere ve onlara merhametkârâne sadakatle hariçten gelen erzaklarına nezaret ve yardım edenlere kuvvetli bir teselliyi Üç Noktada beyan edeceğim:

• Birinci Nokta: Hapiste geçen ömür günleri, her bir gün, on gün kadar bir ibadet kazandırabilir. Ve fânî saatleri, meyveleri cihetiyle, manen bâkî saatlere çevirebilir. Ve beş on sene ceza ile, milyonlar sene haps-i ebedîden kurtulmaya vesile olabilir.

İşte ehl-i iman için bu pek büyük ve çok kıymettar kazanç şartı, farz namazını kılmak ve hapse sebebiyet veren günahlardan tevbe etmek ve sabır içinde şükretmektir. Zaten hapis, çok günahlara mânidir, meydan vermiyor.

• İkinci Nokta: Zeval-i lezzet elem olduğu gibi, zeval-i elem dahi lezzettir. Evet, herkes geçmiş lezzetli, safalı günlerini düşünse, teessüf ve tahassür elem-i manevîsini hissedip “Eyvah” der. Ve geçmiş musibetli, elemli günlerini tahattur etse, zevalinden bir manevî lezzet hisseder ki, “Elhamdülillâh, şükür, o belâ sevabını bıraktı, gitti” der, ferahla teneffüs eder.

Demek, bir saat muvakkat elem, ruhta bir manevî lezzet bırakır ve lezzetli saat, bilâkis, elem bırakır.

(Devamı var)

Sözler, On Üçüncü Sözün İkinci Makamının Haşiyesi, s. 175

LÛ­GAT­ÇE:

haps-i ebedî: sonsuz hapis.

muvakkat: geçici.

tahassür: hasret çekme.

tahattur: hatırlamak.

zeval-i elem: elemin, acının sona ermesi.

zeval-i lezzet: lezzetin sona ermesi.

Okunma Sayısı: 2096
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı