"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Azametli, bahtsız bir kıt’anın reçetesi: Münâzarât

Risale-i Nur'dan
13 Eylül 2017, Çarşamba
SİYASET TABİPLERİNE TEŞHİS-İ İLLETE DAİR HİZMETLE MUVAZZAFTIR

[Azametli Bahtsız Bir Kıt’anın, Şanlı Tâlihsiz Bir Devletin, Değerli Sahipsiz Bir Kavmin Reçetesi veyahut Bediüzzaman’ın Münâzarât’ı]

………

Emma ba’d, ehl-i hamiyetin nazarına arz ediyorum ki:

Vakta Meşrûtiyetin ikinci yaşında, İstanbul, temsil ettiği asırdan tarihvarî bir nazarla göçüp, Kurun-u Vustaya karşı aşağıya inmekle, aşâir-i Ekrad’ın içinde cevelân ile bahardan güze bir rıhlet-i sayfiye, güzden bahara bilâd-ı Arabiyeden bir rıhlet-i şitâiye ettim. Dağ ve sahrayı bir medrese ederek meşrûtiyeti ders verdim.

Birden bana göründü ki, meşrûtiyeti gayet garip bir surette telâkki etmişler. Her tarafın şüphe ve sualleri ağlep bir dereden gelmiş gibi gördüm. İşte teşhis-i maraz için miftah-ı kelâmı onlara verdim.

Dedim:

“Siz sual ediniz, ben de ona göre cevap vereyim.”

Onlar istihsan ettiler. Zira Kürdlerin tabiat-ı meşrûtiyet­perverânelerine binaen, dersi münâzara ve münakaşa suretinde okuyorlar. Onun içindir ki, medreseleri küçük bir meclis-i mebusan-ı ilmiyeyi andırıyor. İşte, tamimen lilfâide, suallerini cevaplarımla musafaha ettirerek şu kitabı yazdım; tâ birbirine muavenette bulunsun. Hem de, görmediğim Ekrad ve emsaline, şu kitap, bana bilvekâle onlarla konuşarak cevap versin; hem de, lisanları kalplerine tercümanlık edemeyenlere bedelen sual etsin.

Elhâsıl, şu kitap tarafımdan cevap, onların canibinden sual etmek vazifesiyle mükelleftir. Hem de siyaset tabiplerine teşhis-i illete dair hizmetle muvazzaftır.

………..

Sual: “İstibdat nedir; meşrûtiyet nedir?”

Cevap: İstibdat tahakkümdür, muamele-i keyfiyedir, kuvvete istinat ile cebirdir, rey-i vahittir, suistimalâta gayet müsait bir zemindir, zulmün temelidir, insaniyetin mâhîsidir. Sefalet derelerinin esfel-i safilînine insanı tekerlendiren ve âlem-i İslâmiyet’i zillet ve sefalete düşürttüren ve ağraz ve husûmeti uyandıran ve İslâmiyet’i zehirlendiren, hatta her şeye sirayetle zehrini atan, o derece ihtilâfatı beynelislâm ika edip, Mutezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden, istibdattır.

Eski Said Dönemi Eserleri, Münâzarât, s. 206-208

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Kâinatta hassas bir mizanla iş görülüyor

 

(Dünden devam)

İşte, cesed-i hayvanînin hüceyratından ve kandaki küreyvat-ı hamra ve beyzadan ve zerratın tahavvülâtından ve cihazat-ı bedeniyenin tenasübünden tut, tâ denizlerin varidat ve masarifine, tâ zemin altındaki çeşmelerin gelir ve sarfiyatlarına, tâ hayvanat ve nebatatın tevellüdat ve vefiyatlarına, tâ güz ve baharın tahribat ve tamiratlarına, tâ unsurların ve yıldızların hidemat ve harekâtlarına, tâ mevt ve hayatın, ziya ve zulmetin ve hararet ve bürudetin değişmelerine ve dövüşmelerine ve çarpışmalarına kadar, o derece hassas bir mizanla ve o kadar ince bir ölçüyle tanzim edilir ve tartılır ki, akl-ı beşer hiçbir yerde hakikî olarak hiçbir israf, hiçbir abes görmediği gibi, hikmet-i insaniye dahi her şeyde en mükemmel bir intizam, en güzel bir mevzuniyet görüyor ve gösteriyor. Belki, hikmet-i insaniye, o intizam ve mevzuniyetin bir tezahürüdür, bir tercümanıdır.

İşte, gel, güneş ile muhtelif on iki seyyarenin muvazenelerine bak. Acaba bu muvazene, güneş gibi, Adl ve Kadîr olan Zat-ı Zülcelâl’i göstermiyor mu? Ve bilhassa, seyyarattan olan gemimiz, yani küre-i arz, bir senede yirmi dört bin senelik bir dairede gezer, seyahat eder. Ve o harika sür’atiyle beraber, zeminin yüzünde dizilmiş, istif edilmiş eşyayı dağıtmıyor, sarsmıyor, fezaya fırlatmıyor. Eğer sür’ati bir parça tezyid veya tenkis edilseydi, sekenesini havaya fırlatıp fezada dağıtacaktı. Ve bir dakika, belki bir saniye muvazenesini bozsa, dünyamızı bozacak, belki başkasıyla çarpışacak, bir kıyameti koparacak.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesinin Bir Meyvesi), İkinci Nükte, s. 601

Okunma Sayısı: 2084
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı