"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ben Kur’ân’ın bir hizmetkârıyım, o mukaddes dükkânın dellâlıyım

Risale-i Nur'dan
31 Mayıs 2016, Salı
Yirmi Altıncı Mektubun İkinci Mebhasının Ahiridir

Benimle görüşen veya görüşmek arzu eden dostlara bir düsturdur ki, uzakta bulunan bir kısım kardeşlere yazılmıştır. Benimle görüşmek arzunuzu hissettim. Kardeşlerim, benimle görüşmek iki cihetle olur. Ya dünya cihetiyle, yani hayat-ı içtimaiye-i insaniye itibarıyladır.

Şu cihetteki kapıyı kapamışım. Veya hayat-ı uhreviye ve hayat-ı manevîye cihetiyledir. O da iki vecihledir. Biri: Şahsıma haddimden fazla hüsnüzan edip, şahsımdan bir istifade-i manevîyeyi niyet etmektir. Şu vechi de kabul etmem.

Çünkü ben Kur’ân-ı Hakîm’in sırf bir hizmetkârıyım, o mukaddes dükkânın bir dellâlıyım. Şahsi dükkânımdaki perişan, ehemmiyetsiz şeyleri satışa çıkarmayacağım ve çıkarmak istemiyorum. Çünkü, Kur’ân-ı Hakîm’in kudsî elmaslarının kıymetlerine şüphe iras etmemek için, perişan ve şahsî dükkânımda bulunan kırık cam parçalarını satsam; hakikî sarraf olmayan müşteriler, dellâllık vaktinde elimde gördükleri elmaslara da şişe nazarıyla bakabilirler, zihinlerine bir iltibas, bir şüphe gelir. Onun için şahsî dükkânımı kat’iyen kapamışım. Bana o mukaddes dükkânın hizmetkârlığı yeter. Müflis bir hizmetkâr olsam daha hoşuma gidiyor.

İkinci vecih şudur ki: Kur’ân hesabıyla ve dellâllığı ve hadimliği noktasında benimle görüşmektir. Şu vecihte gelenleri, ale’r-re’si ve’l-ayn, kabul ediyorum. Fakat bu görüşmek için şark ve garp mâni olmaz. Belki yerin üstü ve altı dahi birdir. Sureten görüşmeye o kadar lüzum yok. Şu münasebetin de ve manevî görüşmenin de üç meyvesi var: 

Birincisi : Dellâllık ettiğim mukaddes dükkânın mücevheratını benden almaktır. İşte o dükkândan şimdilik on iki küçük cevherleri size gönderdim. 

İkinci meyvesi : Beş farz namazını kılan ve yedi kebairi terk eden zatları şu manevî münasebet ve görüşmek neticesi olarak ahiret kardeşliğine kabul ediyorum. Ben her sabah manevî kazancım ne ise, o ahiret kardeşlerimin sahife-i a’maline geçmek için Cenab-ı Hakk’ın dergâhına niyaz edip hediye ediyorum. Onlar dahi beni manevî hayratlarına ve dualarına hissedar etmelidirler. Tâ hisselerini kazancımızdan alsınlar. 

Üçüncü meyvesi : Onları yanımda –ya hakikaten veya hayalen– hazır edip beraber dergâh-ı İlahiye el açıp dua ederek ve Kur’ân’ın hizmetine dair el ele, kalb kalbe verip gayet ciddî bir surette rabt-ı kalb etmektir. İşte kardeşlerim, size şu üç meyve şimdiden hâsıldır.

El- Baki Hüvel Baki (Baki olan ancak Allah’tır)

Said Nursî

Barla Lahikası sayfa 432- 433

Okunma Sayısı: 2401
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı