Ecnebîler, Avrupalılar terakkîde istikbale uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette Kurun-u Vustada [Ortaçağ] durduran ve tevkif eden altı tane hastalıktır.
Arabî Hutbe-i Şamiye Eserinin Tercümesi
Bütün zîhayatlar, hayatlarının lisan-ı hâlleriyle Hâlık’larına takdim ettikleri manevî hediyelerini ve lisan-ı hâl ile hamd ve şükürlerini, o Zat-ı Vacibü’l-Vücud’a biz de takdim ediyoruz ki, demiş: “Lâ taknatû min rahmetillah.” Yani: “Rahmet-i İlâhiyeden ümidinizi kesmeyiniz.”
Hem hadsiz salât ve selâm ol Peygamberimiz Muhammed Mustafa Aleyhissalâtü Vesselâm üzerine olsun ki, demiş:
“Benim insanlara Cenâb-ı Hak tarafından bi’setim ve gelmemin ehemmiyetli bir hikmeti, ahlâk-ı haseneyi ve güzel hasletleri tekmil etmek ve beşeri ahlâksızlıktan kurtarmaktır.”
Hamd ve salâttan sonra, ey bu Cami-i Emevî’de bu dersi dinleyen Arap kardeşlerim! Ben haddimin fevkinde, bu minbere ve bu makama irşadınız için çıkmadım. Çünkü, size ders vermek haddimin fevkindedir. Belki içinizde yüze yakın ulema bulunan cemaate karşı benim misalim, medreseye giden bir çocuğun misalidir ki; o sabî çocuk, sabahleyin medreseye gidip, okuyup, akşam da babasına gelip, okuduğu dersini babasına arz eder.
Tâ, doğru ders almış mı, almamış mı, babasının irşadını veya tasvibini bekler. Evet, bizler size nisbeten çocuk hükmündeyiz ve talebeleriniziz. Sizler bizim ve İslâm milletlerinin üstadlarısınız. İşte ben de aldığım dersimin bir kısmını sizler gibi üstadlarımıza şöyle beyan ediyorum:
Ben bu zaman ve zeminde, beşerin hayat-ı içtimaiye medresesinde ders aldım ve bildim ki: Ecnebîler, Avrupalılar terakkîde istikbale uçmalarıyla beraber, bizi maddî cihette Kurun-u Vustada durduran ve tevkif eden altı tane hastalıktır.
O hastalıklar da bunlardır:
Birincisi: Yeisin, ümitsizliğin içimizde hayat bulup dirilmesi.
İkincisi: Sıdkın hayat-ı içtimaiye-i siyasiyede ölmesi.
Üçüncüsü: Adavete muhabbet.
Dördüncüsü: Ehl-i imanı birbirine bağlayan nuranî rabıtaları bilmemek.
Beşincisi: Çeşit çeşit sari hastalıklar gibi intişar eden istibdat.
Altıncısı: Menfaat-i şahsiyesine himmeti hasretmek.
Bu altı dehşetli hastalığın ilâcını da, bir tıp fakültesi hükmünde hayat-ı içtimaiyemizde eczahane-i Kur’âniyeden ders aldığım “Altı Kelime” ile beyan ediyorum. Mualecenin esasları onları biliyorum.
Eski Said Dönemi Eserleri, Hutbe-i Şamiye, s. 237
Lûgatçe:
adavet: Düşmanlık.
ahlâk-ı hasene: İyi ve güzel ahlâk.
bi’set: Gönderme, gönderilme; Allah’ın peygamber göndermesi.
Cami-i Emevî: Şam’daki Emeviye Camii.
ecnebî: Yabancı; başka milletten olan; başka ülke.
fevkinde: Üzerinde.
Hâlık: Her şeyi yaratan Allah.
hayat-ı içtimaiye-i siyasiye: Siyasî ve sosyal hayat.
istibdat: Baskı, baskıcı yönetim; hiçbir nizama ve kanuna bağlı olmadan yönetme, keyfî idare.
Kurun-u Vusta: Orta Çağ.
mualece: Tedavi.
muhabbet: Sevgi.
rabıta: Bağ; münasebet, ilgi, alâka.
sabî: İslâm dinince yükümlü sayılmayan erkek çocuk.
sari: Sirayet eden, bulaşan, bulaşıcı.
sıdk: Doğruluk; samimîlik, doğru sözlülük.
terakkî: İlerleme, yükselme, gelişme.
tevkif etmek: Durdurmak, alıkoymak.
yeis: Ümitsizlik.