"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Dünya, Kur’ân’ın hakikatlerine yapışacak

Risale-i Nur'dan
18 Mart 2019, Pazartesi
Zaman-ı Saadetten şimdiye kadar hiçbir tarih bize bildirmiyor ki bir Müslüman, muhakeme-i akliyesiyle başka bir dini İslâmiyet’e tercih etmiş olsun ve delil ile başka bir dine dâhil olmuş olsun.

Dinden çıkanlar var, o başka mesele... Taklit ise ehemmiyetsizdir. Hâlbuki edyan-ı saire müntesipleri mutlaka fevç fevç muhakeme-i akliye ile ve bürhan-ı kat’î ile daire-i İslâmiyet’e dâhil olmuşlar ve olmaktadırlar. Eğer biz doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek bundan sonra onlardan fevç fevç dâhil olacaklardır.

Hem de tarih bize bildiriyor ki ehl-i İslâm’ın temeddünü, hakikat-i İslâmiyet’e ittibaları nisbetindedir; başkaların temeddünü ise dinleriyle makusen mütenasibdir.

Hem de hakikat bize bildiriyor ki mütenebbih olan beşer dinsiz olamaz. Lâsiyyema uyanmış, insaniyeti tatmış, müstakbele ve ebede namzet olmuş adam dinsiz yaşayamaz. Zira uyanmış bir beşer, kâinatın tehacümüne karşı istinad edecek ve gayr-i mahdut âmâline neşv ü nema verecek ve istimdadgâhı olacak noktayı, yani Din-i Hak olan dane-i hakikati elde etmezse yaşayamaz. Bu sırdandır ki herkeste Din-i Hakkı bulmak için bir meyl-i taharri uyanmıştır. Demek istikbalde nev-i beşerin din-i fıtrîsi İslâmiyet olacağına beraatü’l-istihlâl vardır.

Eski Said Dönemi Eserleri, Münâzarât, s. 192

***

Acaba en ziyade kuvve-i maneviyeye ve teselliye ve metanete ihtiyacını hissetmiş bu asırdaki beşer, bu zamanda o kuvve-i maneviyeyi ve teselliyi ve saadeti temin eden ve İslâmiyet ve imandaki nokta-i istinad olan hakaik-ı imaniyeyi bırakıp Garplılaşmak ünvanı ile İslâmiyet milliyetinden istifade yerine, bütün bütün kuvve-i maneviyeyi kırıp ve teselliyi mahveden ve metanetini kıran dalâlet ve sefahete ve yalancı politika ve siyasete dayanmak ne kadar maslahat-ı beşeriyeden ve menfaat-i insaniyeden uzak bir hareket olduğunu, pek yakın bir zamanda, intibaha gelmiş –başta İslâm olarak– beşer hissedecek, dünyanın ömrü kalmışsa Kur’ân’ın hakaikına yapışacak.

Eski Said Dönemi Eserleri, H. Şamiye, s. 263

LÛ­GAT­ÇE:

âmâl: Emeller, arzular.

beraatü’l-istihlâl: Güzel bir alâmet, başlangıç.

bürhan-ı kat’î: Kesin delil.

din-i fıtrî: Yaratılışa uygun din, insanın özünde olan din.

edyan-ı saire: Diğer dinler.

fevç fevç: Akın akın, bölük bölük.

Garplılaşmak: Batılılaşmak.

gayr-i mahdut: Sınırsız.

hakaik: Hakikatler.

intibaha gelmek: Uyanmak.

istimdadgâh: Yardım alınan yer.

ittiba: Uyma, tâbi olma.

lâsiyyema: Özellikle.

makusen mütenasib: Ters orantılı.

maslahat-ı beşeriye: İnsanlığın faydası.

meyl-i taharri: Araştırma eğilimi.

muhakeme-i akliye: Akıl yürütme, inceden inceye düşünme.

mütenebbih: Uyanmış.

neşv ü nema vermek: Yeşertmek, filizlendirmek.

nokta-i istinad: Dayanak noktası.

sefahet: Dinin yasakladığı zevk ve eğlenceler.

temeddün: Medenileşme, ilerleme.

Zaman-ı Saadet: Asr-ı Saadet.

Okunma Sayısı: 1677
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı