Ey Mebuslar! Mecelletü’l-Ahkâm bir hüsn-ü misaldir. İslâmiyet sizden çok büyük şeyler bekliyor. Peygamber de Zaman-ı Saadet’te elini kaldırmış gibi size nida ediyor.
Eğer denilse: Acaba medeniyetin revâbıtı ve fünundaki hakaikı Şeriat-ı Garrada nasıl çıkarılacak ve tatbik edilecek?
Ben derim: Ulema-i dinin efkâr-ı umumiyelerine müracaat ediniz ve ezhan-ı nukkada havale ediniz.
Fahir olmasın, derim ki: O külliyetten cüz’iyetim cihetiyle iddia ediyorum ki, benden sual ediniz; medeniyetin mehasin-i hakikiyesini Şeriat-ı Garrada daha ekmelini göstereceğim ve fünundaki hakaik-ı yakîniyenin hiçbir nusus-u kàtıa-i İslâmiyeye muhalif olmadığını ispat edeceğim. Muhalefet ancak fünunun bazı nazariyat veyahut faraziyattadır ki gençlerimiz, tutî taklidi gibi, yakîn zannetmişler. Ve nusûsun bazı zevahiri gayr-i murad meyanında vuku bulur.
Ey Mebuslar! Mecelletü’l-Ahkâm bir hüsn-ü misaldir. İslâmiyet sizden çok büyük şeyler bekliyor. Peygamber de Zaman-ı Saadet’te elini kaldırmış gibi size nida ediyor.
Hem de kuvvet kanunda olsun. Yoksa istibdat münkasım olmuş olur. Kanunun kuvveti, mukanninin kuvvetiyledir. “İnnallâhe hüve’l-kaviyyü’l-metin” [Muhakkak ki Allah sonsuz güç ve kudret sahibidir.] kanun-u İlâhîdeki kuvvet ve akaid-i hakka cihetiyledir ki bir zaman-ı kasîrde şark ve garbı adalete mazhar ve istilâ etti. Şeriatın büyüğüne itaat, istibdadın gayrıdır. Zira Şeriatta tefevvuk eden en büyük bir adama esaret-i nefisten tahallûs ve hürriyet-i şer’iyeden tekemmül için hiss-i ihtiram ve muhabbetle itaat, hibr ve havf üzere müesses ve tenebbüh-ü efkâr cihetiyle şimdiki zamanda istidadı kalmayan istibdadın gayrıdır. Mesâlik ve edillede ihtilâf, maksat ve neticede ittihaddır. Kuvve-i dafia ve cazibe gibi bir kıyasta bulunmalı; tâ muvazene bozulmasın. Sırf ittihad, taklidi intâc ediyor.
Eski Said Dönemi Eserleri, Makalat, s. 37
Lûgatçe:
akaid-i hakka: Hak-hukuk ilkeleri.
edille: Deliller, kanıtlar, ispat vasıtaları.
ekmel: Daha (en, pek) mükemmel.
ezhan-ı nukkad: Eleştirmen zihinler.
faraziyat: Varsayımlar.
fünun: Fen bilimleri.
gayr-i murad: İrade olunmayan, kastedilmeyen.
hakaik-ı yakîniye: Yakînî, kesin olarak bilinen hakikatler.
havf: Korku.
hibr: Nimet, refah, sürur.
istibdat: Baskı, keyfî idare.
kuvve-i dafia ve cazibe: İtme ve çekme kuvveti.
Mecelletü’l-Ahkâm: 1868-1878 yılları arasında Ahmed Cevdet Paşa başkanlığında bir komisyon tarafından hazırlanan, kaynağını İslâm fıkhından alan “medenî hukuk” kitabı.
mebus: milletvekili.
mehasin-i hakikiye: Gerçek güzellikler.
mesâlik: Meslekler, izlenen yollar.
mukannin: Kanun koyan.
münkasım: Kısımlara ayrılmış.
nazariyat: Nazariyeler, teoriler.
nusûs: Naslar, Kur’ân-ı Kerîm ve hadisin açık hükümleri.
nusus-u kàtıa-i İslâmiye: İslâmiyet’in kesin nasları, emirleri.
revâbıt: Rabıtalar, bağlar.
tahallûs: Kurtulma.
tefevvuk: Üstün olma.
tenebbüh-ü efkâr: Fikirlerin uyanması.
tutî: Dudu kuşu, papağan.
yakîn: Kesin bilgi.
zaman-ı kasîr: Kısa zaman.
zevahir: Zahirî hükümler, ilk akla gelen manalar, ilk bakışta anlaşılanlar.