"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gel, bugün Nevruz-u sultanîdir

Risale-i Nur'dan
21 Mart 2018, Çarşamba

Onuncu Suret

Gel, bugün nevruz-u sultanîdir. HÂŞİYE Bir tebeddülât olacak, acib işler çıkacak. Şu baharın şu güzel gününde, şu güzel çiçekli olan şu yeşil sahraya gidip bir seyran ederiz.

İşte bak, ahali de bu tarafa geliyorlar. Bak, bir sihir var; o binalar birden harap oldular, başka bir şekil aldı. Bak, bir mu’cize var; o harap olan binalar birden burada yapıldı. Âdeta bu hâlî bir çöl, bir medenî şehir oldu. Bak, sinema perdeleri gibi, her saat başka bir âlem gösterir, başka bir şekil alır.

Buna dikkat et ki; o kadar karışık, sür’atli, kesretli, hakikî perdeler içinde ne kadar mükemmel bir intizam vardır ki, her şey yerli yerine konuluyor. Hayalî sinema perdeleri dahi bunun kadar muntazam olamaz. Milyonlar mâhir sihirbazlar dahi bu san’atları yapamazlar. Demek, bize görünmeyen o padişahın çok büyük mu’cizeleri vardır.

Ey sersem! Sen diyorsun: “Nasıl bu koca memleket tahrip edilip, başka yere kurulacak?”

İşte görüyorsun ki, her saat, senin aklın kabul etmediği o tebdil-i diyar gibi, çok inkılâblar, tebdiller oluyor. Şu toplanmak, dağılmak ve şu hâllerden anlaşılıyor ki, bu görünen sür’atli içtimalar, dağılmalar, teşkiller, tahripler içinde başka bir maksad var. Bir saatlik içtima için on sene kadar bir masraf yapılıyor. Demek bu vaziyetler maksud-u bizzat değiller; bir temsildir, bir takliddirler; o zat, mu’cize ile yapıyor. Tâ suretleri alınıp terkib edilsin ve neticeleri hıfzedilip yazılsın; nasıl ki, manevra meydan-ı imtihanının her şeyi kaydediliyordu ve yazılıyordu. 

Demek, bir mecma-ı ekberde muamele, bunlar üzerine devam edip dönecek. Hem, bir meşher-i a’zamda daimî gösterilecek. Demek, şu geçici, kararsız vaziyetler; sabit suretler, bâkî meyveler veriyorlar.

Demek, bu ihtifâlât bir saadet-i uzmâ, bir mahkeme-i kübra, bilmediğimiz ulvî gayeler içindir.

HÂŞİYE-5: Bu Suretin remzini Dokuzuncu Hakikat’te göreceksin. Meselâ, Nevruz günü bahar mevsimine işarettir; çiçekli, yeşil sahra ise bahar mevsimindeki rû-yi zemindir. Değişen perdeler, manzaralar ise fasl-ı baharın ibtidasından yazın intihasına kadar, Sâni-i Kadîr-i Zülcelâl’in, Fâtır-ı Hakîm-i Zülcemal’in kemâl-i intizam ile değiştirdiği ve kemâl-i rahmet ile tazelendirdiği ve birbiri arkasında gönderdiği mevcudat-ı bahariye tabakàtına ve masnuat-ı sayfiye taifelerine ve erzak-ı hayvaniye ve insaniyeye medar olan mat’ûmâta işarettir.

Sözler, Onuncu Söz, s. 74

LÛ­GAT­ÇE:

ihtifâlât: Toplanmalar, merasimler.

nevruz-u sultanî: Sultan nevruzu; Osmanlı Devletinde bizzat sarayın organize edip sultanın da katıldığı ve coşkuyla kutlanan bahar bayramı; 21 Mart.

***

Medrese-i Yusufiye Mektupları

Risale-i Nur büyük makamatta dikkat ve merakla okunuyor

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Bir cilve-i inayet-i Rabbaniyedir ki, daha müdafaatımızı ve evraklarımızı ve kitapları görmeden, yalnız perde altında hissedip, Maarif Vekilinin dehşetli püskürmesi ve hücumu, Beşinci Şuâ ve Hücumat-ı Sittenin Zeyli gibi gayet şiddetli mahrem risaleleri en ehemmiyetli makamat bilfiil tenkit için tetkik etmesi ve müdafaatımın ciddî, dokunaklı küfr-ü mutlaka cür’etkârâne darbeleri Ankara’nın bize karşı çok şiddetli davranmasını beklerken, meselenin azametine nisbeten gayet mülâyimâne, belki musalâhakârâne vaziyet almış. Ve bu cilve-i inayetin bir hikmeti de şudur: Risale-i Nur’un, umum memlekete alâkası cihetiyle umumî bir dershanede ve büyük makamatta dikkat ve merakla okunmasıdır. Evet, bu zamanda böyle yüksek bir ders, elbette böyle cemiyetli ve küllî ve umumî dairelerde okunması, büyük bir inayettir ve küfr-ü mutlakı kırdığına bir kuvvetli emaredir.

Kardeşlerim, her halde bu kadar sıkıntı ve zararı çeken zayıf bir kısım aile sahipleri, bir derece Risale-i Nur’dan ve bizden çekinmek, belki vazgeçmek için bir mazeret olabilir zannıyla, tahliyeden sonra değişmek ihtimaline binaen derim: Bu derece kıymettar bir mala bu maddî ve manevî fiyat veren ve bu azabı çeken o maldan vazgeçmek büyük bir hasarettir. Hem her birisi, Risale-i Nur’un eczalarını ve alâkadarlarını ve bizi muhafaza ve yardım ve hizmeti birden bıraksa; hem ona, hem bizlere lüzumsuz bir zarardır. Onun için, ihtiyatla beraber, sadâkati ve irtibatı ve hizmeti değiştirmemek lâzımdır.

Şuâlar, On Üçüncü Şuâ, s. 372

***

Kardeşlerim!

Ehl-i vukuf raporundan anlaşılıyor ki: Risale-i Nur, bize karşı bütün muarız taifeleri mağlûp ediyor ki, Hüccetullahi’l-Bâliğa ve İhtiyar ve İhlâs Risalelerini tekrar ile nazar-ı dikkati celb ediyorlar. Hem gayet sathî ve cevapları pek zâhir ve güya mutaassıbâne hocavârî tenkitleri ve hiç münasebeti olmayan ve hakikî mutabık olan meseleleri anlamadan “Mabeynlerinde tezat var” demeleri ve risalelerin yüzde doksanını tama- mıyla çekinmeyerek tasdik ve takdirleri ve teslimleri, Hücumat-ı Sitte Zeylinin pek şiddetli bir surette yeni icadlara fetva verenleri cerh ve tezyif etmesine mukabil, yalnız nezahet-i lisaniye demişler. Ve “Dinsizler tarafından öldürülen mazlûm ve dindar Hıristiyanlar, âhirzamanda bir nevi şehid olabilir” dediğimi, baş açık na- maz kılmak ve Türkçe ezan okumaya zeylin şiddet-i hücumunu zıt göstermeleri ile iktifa etmeleri, kat’iyen, onların Risale-i Nur’a karşı mağlûbiyetlerini gösteriyor kanaatini veriyor.

Şuâlar, On Üçüncü Şuâ, s. 376

Okunma Sayısı: 3068
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı