Şimdiye kadar noksaniyetimiz ve tedenniyatımız ve sû-i ahlâkımız dört sebepten gelmiş:
Birincisi: Şeriat-ı Garranın adem-i müraat-ı ahkâmından ve bazı hakaik-ı Şer’iyeyi başka ünvanla gösterdiğinden, avamı tenfir ile itaat-ı vicdaniyelerini sarsmaktır. Devr-i inhitatımızdan beri güya fevka’ş-Şeriat bazı nizâmâtı neşretmek (Şeriattan izin almadan) tedennîmizin en büyük sebebidir.
İkincisi: Bazı müdahinlerin keyfemayeşa sû-i tefsir etmek, hâşâ, İslâmiyet’i istibdada müsait ve medeniyete mâni gibi göstermektir.
Üçüncüsü: Zahirperest dinin cahil dostları, taassubat-ı nâbemahal ile bazı teşbihatı hakikat olarak telâkki ve telkin ederek ve bunu iyilik belleyip dine hıyanet etmesidir.
Dördüncüsü: Müşkilü’t-tahsil mehasin-i medeniyeti terk ile çocuk gibi heva ve hevese muvafık zünub ve mesâvî-i medeniyeti tutî gibi taklit etmeleridir.
Ey Vükelâ-i Ümmet! Şeriat namıyla meydana çıksanız, icma-ı ümmetin bir küçük dili olacaksınız. Hem de Şeriat-ı Garranın nidasıyla bütün ezhanı manyetizmalandıracak ruhen ve vicdanen evâmiriniz telâkki olunacaktır. Siz ehl-i teşrih değilsiniz; ehl-i tercih ü tatbik-i ahkâm-ı ilcaat-ı zamane olacaksınız. Ve böyle esaslarda az bir ihmal ve inhiraf, kesr-i adedî gibi, füruatta bir yekûn-u azîm-i seyyiat teşkil edecektir. Şimdi tam görünmese, müstakbel tarlasında ebucehil karpuzu gibi mazarrat ile sümbüllenecektir. Ehvenü’ş-şerri ihtiyâr adalet-i izafiyedir. İcâletü’r-râkib gibi yapılmasın, tâ adalet-i hakikiyeye istidat peyda olsun.
Ey Mebuslar! İyi muvazene ediniz. Tâ ki “Bir şeyi korudunuz, ama pek çok şeyi kaybettiniz.” beyti size handezen-i istihfaf olmasın. Elhâsıl, adalet ne ünvanla olsa, adalettir. Lâkin ihtilâf-ı ünvanın büyük bir tesiri var. Hatta mantıkta bir şey-i vahid, bir ünvanla zarurî olduğu hâlde, başka ünvanda nazarîdir. Ve salât, ibadet ünvanıyla kıbleye müteveccih olduğu hâlde, sahih ve kurbettir; ve lu’b ünvanıyla veyahut kıbleye teveccüh olunmasa batıl ve haramdır. Namaz, sureten o namazdır.
Eski Said Dönemi Eserleri, Makalat, s. 35
LÛGATÇE:
adem-i müraat-ı ahkâm: Hükümlere riayet etmeme.
devr-i inhitat: Gerileme dönemi, çöküş devri.
ehl-i tercih ü tatbik-i ahkâm-ı ilcaat-ı zamane: Zamanın mecbur ettiği hükümleri tercih edip uygulayanlar.
ehl-i teşrih: Bir meseleyi inceden inceye araştırıp, ortaya çıkaranlar.
ehvenü’ş-şerri ihtiyar: İki kötüden daha az zararlısını tercih.
evâmir: Emirler, buyruklar.
ezhan: Zihinler.
fevka’ş-Şeriat: Şeriat üstü, Şeriatın üzerinde.
handezen-i istihfaf: Küçümseyerek gülen.
icâletü’r-râkib: Bir vasıtaya binen kimsenin aceleciliği.
kurbet: Allah’a yakınlık.
lu’b: Oyun, eğlence.
mehasin-i medeniyet: Medeniyetin güzellikleri.
müdahin: Dalkavuk.
müşkilü’t-tahsil: Elde edilmesi güç olan.
nizâmât: Kanunlar, düzenlemeler.
sû-i ahlâk: Kötü ahlâk.
taassubat-ı nâbemahal: Yersiz tutuculuklar, bağnazlıklar.
tedennî: Gerileme.
tedenniyat: Gerilemeler.
tenfir: Nefret ettirme.
vükelâ-i ümmet: Ümmetin vekilleri.
zünub ve mesâvî-i medeniyet: Medeniyetin günah ve kötülükleri.