"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hac, küllî mertebede bir kulluktur

Risale-i Nur'dan
12 Ağustos 2018, Pazar
Hacc-ı şerif, bil-asâle herkes için bir mertebe-i külliyede bir ubudiyettir.

Dördüncü Şuâ

İşte ey tembel nefsim! Bir nevi Mi’rac hükmünde olan namazın hakikati, sâbık temsilde bir nefer, mahz-ı lütuf olarak huzur-u şahaneye kabulü gibi, mahz-ı rahmet olarak Zat-ı Celîl-i Zülcemal ve Ma’bud-u Cemil-i Zülcelâl’in huzuruna kabulündür. “Allahuekber” deyip manen ve hayalen veya niyeten iki cihandan geçip, kayd-ı maddiyattan tecerrüd edip bir mertebe-i külliye-i ubudiyete veya küllînin bir gölgesine veya bir suretine çıkıp, bir nevi huzura müşerref olup, “İyyake na’büdü” hitabına, herkesin kabiliyeti nisbetinde bir mazhariyet-i azîmedir. Âdeta harekât-ı salâtiyede tekrarla “Allahuekber, Allahuekber” demekle kat-ı merâtib ve terakkiyat-ı maneviyeye ve cüz’iyattan devair-i külliyeye çıkmasına bir işarettir ve marifetimiz haricindeki kemâlât-ı kibriyasının mücmel bir ünvanıdır. Güya her bir “Allahuekber” bir basamak-ı Mi’raciyeyi kat’ına işarettir. 

İşte şu hakikat-i salâttan manen veya niyeten veya tasavvuren veya hayalen bir gölgesine, bir şuaına mazhariyet dahi büyük bir saadettir.

İşte hacda pek kesretli “Allahuekber” denilmesi, şu sırdandır. Çünkü hacc-ı şerif, bil-asâle herkes için bir mertebe-i külliyede bir ubudiyettir. Nasıl ki bir nefer, bayram gibi bir yevm-i mahsusta, ferik dairesinde, bir ferik gibi padişahın bayramına gider ve lütfuna mazhar olur. Öyle de bir hacı, ne kadar âmî de olsa, kat-ı merâtib etmiş bir velî gibi, umum aktâr-ı arzın Rabb-i Azîmi ünvanıyla Rabbine müteveccihtir, bir ubudiyet-i külliye ile müşerreftir. Elbette, hac miftahıyla açılan merâtib-i külliye-i rububiyet ve dürbünüyle nazarına görünen afak-ı azamet-i ulûhiyet ve şeairiyle kalbine ve hayaline gittikçe genişlenen devair-i ubudiyet ve meratib-i kibriya ve ufk-u tecelliyatın verdiği hararet, hayret ve dehşet ve heybet-i rububiyet, “Allahuekber, Allahuekber” ile teskin edilebilir ve onunla o meratib-i münkeşife-i meşhude veya mutasavvere ilân edilebilir.

Hacdan sonra, şu mana-i ulvî ve küllî, muhtelif derecelerde, bayram namazında, yağmur namazında, husuf küsuf namazında, cemaatle kılınan namazda bulunur. İşte şeair-i İslâmiyenin, velev sünnet kabîlinden dahi olsa, ehemmiyeti şu sırdandır.

Sözler, On Altıncı Söz, s. 229

Lûgatçe: 

afak-ı azamet-i ulûhiyet: Allah’ın büyüklüğünün, yüceliğinin ufukları.

devair-i külliye: Geniş ve umumî daireler.

devair-i ubudiyet: Kulluk daireleri.

harekât-ı salâtiye: Namazın hareketleri.

husuf namazı: Ay tutulunca kılınması sünnet olan namaz.

kat-ı merâtib: Mertebeler geçmek.

küsuf namazı: Güneş tutulunca kılınması sünnet olan namaz.

mahz-ı lütuf: Lütfun ta kendisi.

merâtib-i münkeşife-i meşhude veya mutasavvere: Görülerek veya düşünülerek keşfedilen mertebeler, makamlar.

mertebe-i külliye-i ubudiyet: Kulluğun geniş, umumî ve büyük mertebesi.

sâbık: Geçen.

tecerrüd etmek: Sıyrılmak.

terakkiyat-ı maneviye: Manen yücelme, yükselme.

yevm-i mahsus: Özel gün.

 

Okunma Sayısı: 2157
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı