"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hakkı tanıyan, onu hiçbir hatıra feda etmez

Risale-i Nur'dan
21 Kasım 2017, Salı
Sual: “Neden bunların umumuna fenâ diyorsun? Hâlbuki, hayırhahımız gibi görünüyorlar.”

Cevap: Hiçbir müfsid, “Ben müfsidim” demez; daima suret-i haktan görünür, yahut batılı hak görür. Evet, kimse demez “Ayranım ekşidir.” Fakat, siz mihenge vurmadan almayınız. Zira, çok silik söz, ticarette geziyor. Hatta, benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip, tamamını kabul etmeyiniz; belki ben de müfsidim veya bilmediğim hâlde ifsad ediyorum. Öyle ise, her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte, size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın; mihenge vurunuz. Eğer altın çıktı ise kalpte saklayınız, bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz, gönderiniz.

Sual: “Neden hüsn-ü zannımıza su-i zan edersin? Eski padişahlar ve eski hükûmetler seni haktan çeviremedi, Jön Türkler sizi kendilerine ram ve müdaheneci edemediler. Zira, seni hapis ettiler, asacaklardı; sen tezellül etmedin, merdane çıktın. Hem, sana büyük maaş vereceklerdi; kabul etmedin. Demek, sen onların taraftarlığı için demiyorsun. Demek, hak taraftarısın.”

Cevap: Evet, hakkı tanıyan, hakkın hatırını hiçbir hatıra feda etmez. Zira, hakkın hatırı âlîdir, hiçbir hatıra feda edilmemek gerektir. Fakat şu hüsn-ü zannınızı kabul etmem. Zira, bir müfside, bir dessasa da hüsn-ü zan edebilirsiniz; delil ve akıbete bakınız.

Sual: “Nasıl anlayacağız? Biz cahiliz, sizin gibi ehl-i ilmi taklit ederiz.”

Cevap: Çendan cahilsiniz, fakat âkılsınız. Hanginizle zebip, yani üzümü paylaşsam, zekâvetiyle bana hile edebilir. Demek cehliniz özür değil. İşte, müştebih ağaçları gösteren, semereleridir. Öyle ise, benim ve onların fikirlerimizin neticelerine bakınız. İşte, birisinde istirahat ve itaattir, ötekisinde ihtilâf ve zarar saklanmıştır.

Eski Said Dönemi Eserleri, Münazarat, s. 230

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Her kabiliyet, inkişaf etmekle bir lezzet verir

(Dünden devam)

Hem madem her kabiliyet, her bir istidad, inbisat ve inkişaf edip semere vermekle bir ferahlık, bir genişlik, bir lezzet verir. Hem madem her vazifedar, vazifesini yapmak ve bitirmekle, vazifesinden terhisinde büyük bir rahatlık, bir memnuniyet hisseder. Ve madem bir tek tohumdan birçok meyveleri almak ve bir dirhemden yüz dirhem kâr kazanmak, sahiplerine çok sevinçli bir hâlettir, bir ticarettir. Elbette, bütün mahlûkattaki hadsiz istidadları inkişaf ettiren ve bütün mahlûkatını kıymettar vazifelerde istihdam ettikten sonra terakkivârî terhis ettiren, yani, unsurları madenler mertebesine, madenleri nebatlar hayatına, nebatları rızık vasıtasıyla hayvanların derece-i hayatına ve hayvanları insanların şuurkârâne olan yüksek hayatına çıkarıyor.

İşte, her bir zîhayatın zâhirî bir vücudunun zevaliyle (Yirmi Dördüncü Mektub’da izah edildiği gibi) ruhu, mahiyeti, hüviyeti, sureti ve misalî vücudları ve ilmî ve gaybî mevcudiyetleri ve cesed-i necmîsi ve gılaf-ı ruhu gibi kendinden alınmış pek çok vücudlarını arkasında bırakıp ve yerinde vazife başına geçiren faaliyet-i daime ve hallâkıyet-i Rabbaniyeden neş’et eden maânî-i kudsiyenin ve rububiyet-i İlâhiyenin ne kadar ehemmiyetli oldukları anlaşılır.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesinin Bir Meyvesi), Altıncı Nükte, s. 653

Okunma Sayısı: 2466
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı