Risale-i Nur’un meselesi, âlem-i İslâmda, hususan bu memlekette küllî bir ehemmiyeti bulunduğundan böyle heyecanlı toplamalarla umumun nazar-ı dikkatini Nur hakikatlerine celb etmek lâzımdır…
Aziz, sıddık kardeşlerim,
Evvelâ: “El hayru fî mahterahullah” [Bizim için Cenâb-ı Hakk’ın seçtiği daha hayırlıdır] sırrıyla, inşaallah mahkememizin tehirinde ve tahliye olan kardeşlerimizin yine mahkeme gününde burada bulunmalarında büyük hayırlar var.
Evet, Risale-i Nur’un meselesi, âlem-i İslâmda, hususan bu memlekette küllî bir ehemmiyeti bulunduğundan böyle heyecanlı toplamalarla umumun nazar-ı dikkatini Nur hakikatlerine celb etmek lâzımdır ki, ümidimizin ve ihtiyatımızın ve gizlememizin ve muarızların küçültmelerinin fevkinde ve ihtiyarımızın haricinde böyle şâşaa ile Risale-i Nur kendi derslerini dost ve düşmana âşikâren veriyor. En mahrem sırlarını en nâmahremlere çekinmeyerek gösteriyor. Madem hakikat budur; biz küçücük sıkıntılarımızı “kinin” gibi bir acı ilâç bilip sabır ve şükretmeliyiz, “Yâhu bu da geçer” demeliyiz.
Saniyen: Bu medrese-i Yusufiyenin nâzırına yazdım: Ben Rusya’da esirken, en evvel bolşevizmin fırtınası hapishanelerden başladığı gibi, Fransız İhtilâl-i Kebîri dahi en evvel hapishanelerden ve tarihlerde serseri namıyla yad edilen mahpuslardan çıkmasına binaen, biz Nur şakirtleri, hem Eskişehir, hem Denizli, hem burada mümkün oldukça mahpusların ıslâhına çalıştık. Eskişehir ve Denizli’de tam faydası görüldü. Burada daha ziyade fayda olacak ki, bu nazik zaman ve zeminde Nurun dersleriyle geçen fırtınacık (HAŞİYE) yüzden bire indi. Yoksa ihtilâftan ve böyle hadiselerden istifade eden ve fırsat bekleyen haricî muzır cereyanlar, o baruta ateş atıp bir yangın çıkacaktı.
Said Nursî
Haşiye: Bu fırtına ise, Afyon hapsinde bir isyan çıktı, hiçbir Nur Talebesi karışmadı.
Şualar, On Dördüncü Şuâ, s. 792