"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hürriyet lâfızdan ibaret kalırsa…

Risale-i Nur'dan
15 Şubat 2017, Çarşamba
Bidayetlerde herkesten sual olunduğu gibi, Divan-ı Harb’de bana da sual ettiler: “Sen de Şeriatı istemişsin?”

Dedim:

“Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsa feda etmeye hazırım! Zira, Şeriat sebeb-i saadet ve adalet-i mahz ve fazilettir. Fakat ihtilâlcilerin isteyişi gibi değil.”

Hem de dediler:

“İttihad-ı Muhammediyeye (asm) dâhil misin?”

Dedim:

“Maaliftihar, en küçük efradındanım. Fakat, benim tarif ettiğim vecihle. Ve o ittihaddan olmayan, dinsizlerden başka kimdir, bana gösteriniz.”

İşte o nutku şimdi neşrediyorum. Tâ ki, meşrûtiyeti lekeden ve ehl-i Şeriatı me’yusiyetten ve ehl-i asrı tarih nazarında cehil ve cünundan ve hakikati evham ve şüpheden kurtarayım. İşte başlıyorum. 

Dedim:

Ey paşalar, zabitler!

Hapsimi iktiza eden cinayetlerin icmali: [Arabî bir ibare] 

Yani: Medar-ı iftiharım olan mehasinim şimdi günah sayılıyor. Artık nasıl itizar edeyim, mütehayyirim.

Mukaddeme olarak söylüyorum:

Mert olan cinayete tenezzül etmez. Şayet isnat olunsa, cezadan korkmaz. Hem de, haksız yere idam olunsam, iki şehit sevabını kazanırım. Zira, başka şehit yarı mükâfatını dünyada nam ve şöhretle mübadele eder.1 Şayet hapiste kalsam, böyle hürriyeti lâfızdan ibaret bulunan gaddar bir hükûmetin en rahat mevkii hapishane olsa gerektir. Mazlûmiyetle ölmek, zalimiyetle yaşamaktan daha hayırlıdır.

Bunu da derim ki:

Siyaseti dinsizliğe alet yapan bazı adamlar, kabahatini setr için başkasını irtica ile ve dini siyasete alet yapmakla itham ederler. Şimdiki hafiyeler, eskisinden beterdirler. Bunların sadâkatine nasıl itimad olunur? Adalet onların sözlerine nasıl bina olunur?

Hem de, cerbezeyle, insan adalet yaparken zulme düşüyor. Zira insan kusursuz olmaz. Fakat uzun zamanda ve efrad-ı kesîre içinde ve tahallül-ü mehasinle ta’dil olunan müteferrik kusurları, cerbeze ile cem edip, bir zaman-ı vahidde bir şahs-ı vahidden sudûrunu tevehhüm ederek şedid cezaya müstahak görür. Hâlbuki bu tarz, bir zulm-ü şediddir…

Eski Said Dönemi Eserleri, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 118

Dipnot: 1- Bu cümle Üstadımızın tashihinden geçen Osmanlıca teksir nüshadan ilâve edilmiştir.

Okunma Sayısı: 2540
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı