"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İ’lâ-i kelimetullahı maksat edinen günlük gazete

Risale-i Nur'dan
22 Şubat 2018, Perşembe
Yedinci Cinayet:

İşittim, İttihad-ı Muhammedî (asm) namıyla bir cemiyet teşekkül etmiş. Nihayet derecede korktum ki, bu ism-i mübareğin altında bazılarının bir yanlış hareketi meydana gelsin.

Sonra işittim, bu ism-i mübareği bazı mübarek zevat (Süheyl Paşa ve Şeyh Sadık gibi zatlar), daha basit ve sırf ibadete ve Sünnet-i Seniyyeye tebaiyete nakletmişler. Ve o siyasî cemiyetten kat’-ı alâka ettiler. Siyasete karışmayacaklar. Lâkin tekrar korktum, dedim: “Bu isim umumun hakkıdır, tahsis ve tahdid kabul etmez.” Ben nasıl ki dindar müteaddid cemiyete bir cihetle mensubum. Zira maksatlarını bir gördüm. Kezalik, o ism-i mübareğe intisab ettim. 

Lâkin tarif ettiğim ve dahil olduğum İttihad-ı Muhammedînin (asm) tarifi budur ki:

Şarktan garba, cenubdan şimale uzanan bir silsile-i nurânî ile merbut bir dairedir. Dâhil olanlar da bu zamanda üç yüz milyondan ziyadedir. Bu ittihadın cihetü’l-vahdeti ve irtibatı, tevhid-i İlâhîdir. 

Peyman ve yemini, imandır. Müntesipleri, kàlûbelâdan dahil olan umum mü’minlerdir. Defter-i esmaları da Levh-i Mahfuzdur. Bu ittihadın nâşir-i efkârı, umum kütüb-ü İslâmiyedir. Günlük gazeteleri de, i’lâ-i kelimetullahı hedef-i maksat eden umum dinî gazetelerdir. Kulüp ve encümenleri, cami ve mescidlerdir ve dinî medreseler ve zikirhanelerdir. 

Merkezi de Haremeyn-i Şerifeyn’dir. Böyle cemiyetin reisi, Fahr-i Âlemdir (asm). Ve mesleği, herkes kendi nefsiyle mücahede, yani ahlâk-ı Ahmediye (asm) ile tahallûk ve Sünnet-i Nebeviyeyi ihya ve başkalara da muhabbet ve –eğer zarar etmezse– nasihat etmektir. Bu ittihadın nizamnâmesi Sünnet-i Nebeviye ve kanunnâmesi evâmir ve nevahî-i şer’iyedir. Ve kılıçları da berâhin-i kàtıadır. Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir. Taharrî-i hakikat, muhabbet iledir. Husûmet ise, vahşet ve taassuba karşı idi. Hedef ve maksatları da, i’lâ-i kelimetullahtır. Şeriat da, yüzde doksan dokuz ahlâk, ibadet, ahiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nisbetinde siyasete mütealliktir; onu da ulü’l-emirlerimiz düşünsünler.

Tarihçe-i Hayat, İlk Hayatı, s. 76

LÛ­GAT­ÇE:

berâhin-i kàtıa: Kesin deliller.

cihetü’l-vahdet ve irtibat: Birlik ve irtibat noktası.

evâmir ve nevahî-i şer’iye: Dinin emir ve yasakları.

i’lâ-i kelimetullah: Allah’ın adını yüceltme; İslâmı tebliğ edip yayma.

ittihad: Birlik, Müslümanların birliği.

kat’-ı alâka: Alâkayı kesme.

kütüb-ü İslâmiye: İslâmî kitaplar.

nâşir-i efkâr: Fikirlerin yayıcısı.

tahallûk: Ahlâklanmak.

tahdid: Sınırlama.

tahsis: Bir şeye has kılma.

tebaiyet: Tâbi olma, uyma.

ulü’l-emir: İdareci.

zevat: Zatlar.

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Zahmette rahmeti, elemlerde bâkî lezzetleri görmeliyiz

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Sizin sebat ve metanetiniz, masonların ve münafıkların bütün plânlarını akim bırakıyor.

Evet kardeşlerim, saklamaya lüzum yok; o zındıklar, Risale-i Nur’u ve şakirdlerini tarikate ve bilhassa Nakşî tarikatine kıyas edip, o ehl-i tarikati mağlûp ettikleri plânlar ile bizleri çürütmek ve dağıtmak fikriyle, bu hücumu yaptılar.

Evvelâ: Ürkütmek ve korkutmak ve o mesleğin sû-i istimalatını göstermek.

Ve Sâniyen: O mesleğin erkânlarının ve müntesibîninin kusuratlarını teşhir etmek.

Ve Sâlisen: Maddiyyun felsefesinin ve medeniyetinin cazibedar sefahet ve uyutucu lezzetli zehirleriyle ifsad etmek ile, mabeynlerinde tesanüdü kırmak ve üstadlarını ihanetlerle çürütmek ve mesleklerini fennin, felsefenin bazı düsturlarıyla nazarlarından sukut ettirmektir ki, Nakşîlere ve ehl-i tarikate karşı istimal ettikleri aynı silâh ile bizlere hücum ettiler; fakat aldandılar. Çünkü Risale-i Nur’un meslek-i esası, ihlâs-ı tam ve terk-i enaniyet ve zahmetlerde rahmeti ve elemlerde bâkî lezzetleri hissedip aramak ve fânî ayn-ı lezzet-i sefihânede elîm elemleri göstermek ve imanın bu dünyada dahi hadsiz lezzetlere medar olmasını ve hiçbir felsefenin eli yetişmediği noktaları ve hakikatleri ders vermek olduğundan, onların plânlarını inşaallah tam akim bırakacak ve meslek-i Risale-i Nur ise tarikatlere kıyas edilmez diye onları susturacak.

Bir Lâtîfe: Bu sabah, yanımdaki jandarma koğuşundan biri beni çağırdı; pencereye çıktım.

Dedi: “Bizim kapımız kendi kendine kapandı; ne yapıyoruz, açılmıyor.”

Ben de dedim: “Size işarettir ki, nöbettar olduğunuz ve üstlerinden kapı kapattığınız adamlar içinde sizin gibi masumlar var. Hatta on seneden beri görmediğim bir kardeşimle bir dakika görüşmek bahanesiyle bana ihanet ve başka bahane ile dış kapımızın ikincisini dahi kapadılar. Onun cezası olarak, sizin kapınız dahi kapandı.”

Said Nursî

Şuâlar, On Üçüncü Şuâ, s. 332

LÛ­GAT­ÇE:

ayn-ı lezzet-i sefihâne: gayr-i meşru lezzetin ta kendisi.

bâkî: sonsuz.

erkân: rükünler, temel âzâlar; ileri gelenler.

ihlâs-ı tam: tam ihlas, her şeyde Allah için olmak.

mabeyn: ara, arası.

maddiyyun felsefesi: materyalizm; her şeyi maddeye vermek, maddeye ezeliyet isnad etmek.

meslek-i esas: esas meslek.

müntesibîn: müntesipler, bağlı olanlar.

sukut ettirmek: düşürmek.

terk-i enaniyet: benliği, gururu terk etmek.

tesanüd: dayanışma.

teşhir etmek: ortaya koymak, sergilemek.

Okunma Sayısı: 1847
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı