"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İçtihad arzî değil, semâvî olmalı

Risale-i Nur'dan
14 Mart 2018, Çarşamba

Dördüncüsü: İçtihad kapısından İslâmiyete girip mesâilini genişlendirmeye meyleden adamın maksadı, zaruriyâta imtisalle takva ve kemale mazhariyet ise güzeldir. Amma zaruriyatı terk ve hayat-ı dünyeviyeyi hayat-ı uhreviyeye tercih eden adam ise, onun içtihada meyli, meylü’t-tahriptir, tekliften çıkıp kaçmak için bir yol bulmaktır.

Beşincisi: Her şeyin, her hükmün vücuda gelmesi bir illete binaen olduğu gibi, bir maslahata dahi tâbidir. Fakat, maslahat illet değildir, ancak tercih edici bir hikmettir.

Bu zamanın efkârı, bizzat saadet-i dünyaya müteveccihtir. Şeriatın nazarı ise, bizzat saadet-i uhreviyeye müteveccih olup, bittabi dünyaya da nâzırdır; çünkü, dünya ahirete vesiledir.

Umumî bir beliyye olan ve nâsın ona müptelâ olduğu çok işler vardır ki, zaruriyattan olmuştur. O gibi işler sû-i ihtiyâr ile gayr-i meşrû meyillerden doğmuş olduklarından, mahzuratı ibahe eden zaruriyattan değildir. Ve ruhsat ve müsaade-i şer’iyenin şümulüne dâhil olamazlar. Meselâ, bir adam sû-i ihtiyârıyla haram bir tarzda kendini sarhoş etse, hâl-i sekirde yaptığı tasarrufatta mazur olamaz. Bu zamanda bu gibi içtihadlar, semavî değil, ancak arzî içtihadlardır. Bu gibi içtihadlar ile Hâlık-ı Semavat ve Arz’ın hükümlerinde yapılan tasarrufat merduttur. Meselâ, bazı gafiller hutbenin Türkçe okunmasını istihsan ediyorlar ki, halkın bilhassa siyasî ahvâlden haberleri olsun. Halbuki, bu gibi ahvâl-i siyasiye yalandan, hileden, şeytânî fikirlerden hâlî değildir. Hutbe makamı ise, ahkâm-ı İlâhiyenin tebliği için ittihaz edilmiş bir makamdır.

Sual: Avam-ı nâs Arabîden haberdar değildir, fehmedemez?

Cevap: Avam-ı nâs, zaruriyat ve müsellemat-ı diniyeye muhtaçtır; ve hutbe makamı da bu gibi hükümlerin tebliği içindir. Bu hükümler, kisve-i Arabiye içinde, tafsilen değilse de, icmalen avam-ı nâsa malûm ve maruftur. Maahaza, lisan-ı Arab’da bulunan şehamet, yükseklik, meziyet, satvet, diğer lisanlarda yoktur.

Mesnevî-i Nuriye, s. 104

LÛ­GAT­ÇE:

arzî: Dünyaya ait, dünya hayatını önceleyen.

bittabi: Tabiatıyla, tabiî olarak.

efkâr: Fikirler.

içtihad: Bir mesele hakkında Kur’ân ve Sünnetten hüküm çıkarmak.

imtisal: Uymak, yerine getirmek.

mesâil: Meseleler.

müteveccih: Yönelmiş.

saadet-i dünya: Dünya mutluluğu.

saadet-i uhreviye: Ahiret mutluluğu.

semâvî: İlâhî kaynağa dayanan, vahiyden beslenen.

zaruriyât: Dinin öğrenilmesi ve yerine getirilmesi gerekli olan emir ve yasakları.

***

Medrese-i Yusufiye Mektupları

Ya Rabbî! Bizi kıyamete kadar iman hakikatleriyle meşgul eyle

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Cenâb-ı Erhamü’r-Râhimîn’e hadsiz şükür olsun ki; bu acib zamanda ve garip yerde talebe-i ulûmun kıymetli şerefini ve ehemmiyetli hizmetlerini kazanmayı sizler vasıtasıyla, bizlere de müyesser eyledi. Ehl-i keşf-i kuburun müşahedesiyle, müteaddid vakıatla, tahsil-i ulûm anında vefat eden bazı müştak ve ciddî bir talebe-i ulûm, şehidler gibi kendini hayatta ve kendi dersiyle meşgul görüyor. Hatta meşhur bir ehl-i keşfe’l-kubur, vefat eden ve ilm-i sarf ve nahiv okuyan bir talebenin, “Kabrinde Münker, Nekir’e nasıl cevap verecek?” diye murakabe etmiş ve müşahede edip işitmiş ki:

Melek-i Sual, ondan sordu: “Men Rabbüke”, “Senin Rabbin kimdir?” dediği zaman, o, nahiv dersiyle iştigal ederken vefat eden talebe, o meleğin cevabında demiş: “‘Men’ mübtedadır, ‘Rabbüke’ onun haberidir.” Nahiv ilmince cevap vermiş; kendini medresede zannetmiş.

İşte bu vakıaya muvafık olarak, ben merhum Hafız Ali’yi aynen hayattaki gibi Risale-i Nur’la meşgul olarak en yüksek bir ilimde çalışan bir talebe-i ulûm vaziyetinde ve tam şehidler mertebesinde ve tarz-ı hayatlarında biliyorum ve o kanaat ile ona ve onun gibi Mehmed Zühdü’ye ve Hafız Mehmed’e bazı duâlarımda derim: Yâ Rabbî! Bunları Kıyamete kadar Risale-i Nur kisvesinde hakaik-ı imaniye ve esrar-ı Kur’âniye ile kemal-i ferah ve sevinçle meşgul eyle. Âmin. İnşaallah.

***

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Ben merhum Hafız Ali’yi unutamıyorum. Onun acısı beni çok sarsıyor. Eski zamanlarda bazen böyle fedakâr zatlar kendi dostu yerine ölüyorlardı; zannederim, o merhum benim yerimde gitti. Onun fevkalâde hizmetini eğer sizler gibi o sistemde zatlar yapmasa idi; Kur’ân’a, İslâmiyet’e büyük bir zayiat olurdu. Ben, onun vârisleri olan sizleri tahattur ettikçe, o acı gidiyor; bir inşirah geliyor. Medar-ı hayrettir ki, ben şimdi onun manevî, belki maddî hayatıyla âlem-i berzaha gitmesi cihetiyle, o âleme gitmek için bende bir iştiyak zuhur etti ve ruhuma başka bir perde açıldı. Nasıl ki buradan Isparta’daki kardeşlerimize selâm gönderip muarefe, muhabere ile sohbet ediyoruz; aynen öyle de, Hafız Ali’nin tavattun ettiği âlem-i berzah, nazarımda Isparta, Kastamonu gibi olmuş. Hatta bu gece, mesmuatıma göre, buradan birisi oraya gönderilmiş. On defadan ziyade teessüf ettim; ne için Hafız Ali’ye onunla selâm göndermedim. Sonra ihtar edildi ki, selâm göndermek için vasıtalara ihtiyaç yok; kuvvetli rabıtası, telefon gibidir. Hem o gelir, alır. O büyük şehid, Denizli’yi bana sevdiriyor; daha buradan gitmek istemiyorum. O ve Mehmed Zühdü ve Hafız Mehmed, hayatlarında gördükleri vazife-i imaniye ve Nuriyeye devam ediyorlar; onlar pek yakından temaşa ediyorlar, belki de yardım ediyorlar. Evliya-i azîmenin dairesinde, kıymetli hizmet noktasında, mevki almalarından; ben de o ikisinin Hafız Mehmed’le beraber isimlerini silsilemde aktabların isimleri yanında yad edip, hediyelerimi bağışlıyorum.

Şuâlar, On Üçüncü Şuâ, s. 360

Okunma Sayısı: 2700
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı