"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İslâmiyet’e lâyık doğruluğu göstermeliyiz

Risale-i Nur'dan
30 Temmuz 2018, Pazartesi
Eğer biz doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek bundan sonra onlardan fevç fevç dâhil olacaklardır.

Zaman-ı Saadetten şimdiye kadar hiçbir tarih bize bildirmiyor ki bir Müslüman, muhakeme-i akliyesiyle başka bir dini İslâmiyet’e tercih etmiş olsun ve delil ile başka bir dine dâhil olmuş olsun. Dinden çıkanlar var, o başka mesele... Taklit ise ehemmiyetsizdir. Hâlbuki edyan-ı saire müntesipleri mutlaka fevc fevc muhakeme-i akliye ile ve bürhan-ı kat’î ile daire-i İslâmiyet’e dâhil olmuşlar ve olmaktadırlar. Eğer biz doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e lâyık doğruluğu ve istikameti göstersek bundan sonra onlardan fevc fevc dâhil olacaklardır.

Hem de tarih bize bildiriyor ki ehl-i İslâm’ın temeddünü, hakikat-i İslâmiyet’e ittibaları nisbetindedir; başkaların temeddünü ise dinleriyle makusen mütenasibdir.

Hem de hakikat bize bildiriyor ki mütenebbih olan beşer dinsiz olamaz. Lâsiyyema uyanmış, insaniyeti tatmış, müstakbele ve ebede namzet olmuş adam dinsiz yaşayamaz. Zira uyanmış bir beşer, kâinatın tehacümüne karşı istinad edecek ve gayr-i mahdut âmâline neşv ü nema verecek ve istimdadgâhı olacak noktayı, yani Din-i Hak olan dane-i hakikati elde etmezse yaşayamaz. Bu sırdandır ki herkeste Din-i Hakkı bulmak için bir meyl-i taharri uyanmıştır. Demek istikbalde nev-i beşerin din-i fıtrîsi İslâmiyet olacağına beraatü’l-istihlâl vardır.

Ey insafsızlar! Umum âlemi yutacak, birleştirecek, besleyecek, ziyalandıracak bir istidatta olan hakikat-i İslâmiyet’i nasıl dar buldunuz ki fukaraya ve mutaassıp bir kısım hocalara tahsis edip İslâmiyet’in yarı ehlini dışarıya atmak istiyorsunuz. Hem de umum kemalâtı câmi, bütün nev-i beşerin hissiyat-ı âliyesini besleyecek mevaddı muhit olan o kasr-ı nuranî-i İslâmiyet’i ne cür’etle, matem tutmuş bir siyah çadır gibi bir kısım fukaraya ve bedevîlere ve mürtecilere has olduğunu tahayyül ediyorsunuz? Evet, herkes âyinesinin müşahedatına tâbidir. 

Demek sizin siyah ve yalancı âyineniz size öyle göstermiştir.

Eski Said Dönemi Eserleri, Münâzarât, s. 192

***

Lûgatçe:

âmâl: Emeller, gayeler, arzular.

beraatü’l-istihlâl: İyi bir alâmet, güzel bir başlangıç.

bürhan-i kat’î: Kesin delil.

din-i fıtrî: Yaratılışa uygun din.

edyan-i saire: Diğer dinler.

gayr-i mahdut: Sınırsız.

ittiba: Tâbi olma, uyma, itaat etme.

fevc fevc: Akın akın, dalga dalga.

lâsiyyema: Bilhassa, özellikle.

makusen mütenasib: Ters orantılı.

meyl-i taharri: Araştırma meyli.

muhakeme-i akliye: Akıl yürütme, aklı kullanarak bir hüküm verme.

mütenebbih: Uyanmış.

neşv ü nema: Büyüme, gelişme.

temeddün: Medenîleşme.

Zaman-ı Saadet: Asr-ı Saadet, Peygamberimizin yaşadığı devir.

Okunma Sayısı: 3104
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı