"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İsraf yüzünden bereket kalkıyor

Risale-i Nur'dan
15 Ağustos 2018, Çarşamba
Üçüncü Netice: Hırs, ihlâsı kırar, amel-i uhreviyeyi zedeler. Çünkü, bir ehl-i takvanın hırsı varsa, teveccüh-ü nâsı ister. Teveccüh-ü nâsı müraat eden, ihlâs-ı tammı bulamaz. Bu netice çok ehemmiyetli, çok cây-ı dikkattir.

Elhâsıl, israf, kanaatsizliği intâc eder. Kanaatsizlik ise, çalışmanın şevkini kırar, tembelliğe atar, hayatından şekva kapısını açar, mütemadiyen şekva ettirir. (HÂŞİYE) Hem ihlâsı kırar, riya kapısını açar. Hem izzetini kırar, dilencilik yolunu gösterir.

İktisad ise, kanaati intâc eder. “Kanaat eden aziz olur; tamahkâr (açgözlü olan) aşağılanır.” hadisin sırrıyla, kanaat, izzeti intâc eder. Hem sa’ye ve çalışmaya teşcî’ eder. Şevkini ziyadeleştirir, çalıştırır. 

Çünkü meselâ bir gün çalıştı. Akşamda aldığı cüz’î bir ücrete kanaat sırrıyla, ikinci gün yine çalışır. Müsrif ise kanaat etmediği için, ikinci gün daha çalışmaz. Çalışsa da şevksiz çalışır.

Hem iktisaddan gelen kanaat, şükür kapısını açar, şekva kapısını kapatır. Hayatında daima şâkir olur.

Hem kanaat vasıtasıyla insanlardan istiğna etmek cihetinde, teveccühlerini aramaz. İhlâs kapısı açılır, riya kapısı kapanır.

İktisadsızlık ve israfın dehşetli zararlarını geniş bir dairede müşahede ettim. 

Şöyle ki: Ben, dokuz sene evvel mübarek bir şehre geldim. Kış münasebetiyle o şehrin menabi-i servetini göremedim. Allah rahmet etsin, oranın müftüsü birkaç defa bana dedi: “Ahalimiz fakirdir.” Bu söz benim rikkatime dokundu. Beş altı sene sonraya kadar, daima o şehir ahalisine acıyordum.

Sekiz sene sonra yazın yine o şehre geldim. Bağlarına baktım. Merhum müftünün sözü hatırıma geldi. “Fesübhanallah” dedim. “Bu bağların mahsulâtı, şehrin hacetinin pek fevkindedir. Bu şehir ahalisi pek çok zengin olmak lâzım gelir.” Hayret ettim. Beni aldatmayan ve hakikatlerin derkinde bir rehberim olan bir hatıra-i hakikatle anladım: İktisadsızlık ve israf yüzünden bereket kalkmış ki, o kadar menabi-i servetle beraber, o merhum müftü “Ahalimiz fakirdir” diyordu.

Evet, zekât vermek ve iktisad etmek, malda bittecrübe sebeb-i bereket olduğu gibi, israf etmekle zekât vermemek, sebeb-i ref-i bereket olduğuna hadsiz vakıat vardır.

HÂŞİYE: Evet, hangi müsrifle görüşsen, şekvalar işiteceksin. Ne kadar zengin olsa da, yine dili şekva edecektir. En fakir, fakat kanaatkâr bir adamla görüşsen, şükür işiteceksin.

Lem’alar, On Dokuzuncu Lem’a (İktisat Risalesi), s. 258

LÛ­GAT­ÇE:

amel-i uhreviye: Ahirete ait fiil, iş, amel, ibadet.

cây-ı dikkat: Dikkate değer, ilgi çekici.

ehl-i takva: Allah korkusuyla günahlardan sakınan, emirlerine titizlikle bağlı olan kimseler.

hacet: İhtiyaç.

ihlâs-ı tam: Tam ihlâs, içtenlik, doğruluk; ibadet ve davranışlarda sırf Allah rızasını gözetmek.

intâc etme: Netice verme, sonuç verme.

istiğna etmek: Başkalarına ihtiyacını arz etmemek, tok gözlülük.

menabi-i servet: Servet kaynakları.

müraat etmek: Gözetmek.

riya: İki yüzlülük, bir işi Allah rızası için değil de gösteriş için yapma.

sa’y: Çalışma.

sebeb-i ref-i bereket: Bereketin kalkma sebebi.

şâkir: Şükreden.

şekva: Şikâyet, yakınma.

teşcî’ etmek: Cesaret vermek.

teveccüh-ü nâs: İnsanların teveccühü, ilgi ile yönelmesi.

Okunma Sayısı: 2390
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı