"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İstibdatta suistimalin yolu açıktır

Risale-i Nur'dan
14 Nisan 2017, Cuma

Sual: “Bazı adam, ‘[Meşrûtiyet,] Şeriata muhaliftir’ diyor?” Cevap: Ruh-u meşrûtiyet, şeriattandır; hayatı da ondandır. Fakat ilca-i zaruretle teferruat olabilir, muvakkaten muhalif düşsün. Hem de, her ne hâl ki, meşrûtiyet zamanında vücuda gelir; meşrûtiyetten neş’et etmesi lâzım gelmez. Hem de, hangi şey vardır ki, her cihetle Şeriata muvafık olsun; hangi adam var ki, bütün ahvali Şeriata mutabık olsun? Öyle ise şahs-ı manevî olan hükûmet dahi masum olamaz; ancak Eflâtun-i İlâhînin medine-i fazıla-i hayaliyesinde masum olabilir. Lâkin, meşrûtiyet ile sû-i istimalâtın ekser yolları münsed olur; istibdatta ise açıktır.

Sual: “İtiraz ettiğin şeye nasıl cevap veriyorsun?”

Cevap: Ben libasa ilişiyordum. Hükûmet iyi bir adamdır. Pislerin libasını giymişti. Biz o libası yırtmak ve yıkamak isterdik, olamadı. Zamana bıraktık; tâ yavaş yavaş yırtılsın. Evet, namazı kılıyordu, kıbleyi tanımıyordu, sonra tanıdı ve tanıyacaktır. Ehven-i şerreyn, bir adalet-i izafiyedir. Fakat kemal-i telehhüf ile bağırıyorum ki, şiddete inkılâp eden fikr-i intikamın tedahülü ve heyecanatı intâc eden tecrübesizlik, üzerimize emri şiddetlendirdi, pahalaştırdı. Muvakkaten, bir nevi karanlık çöktü. Emin olunuz ki, çekilecektir.

Sual: “Neden makine-i ahvâl güzelce işlemiyor?”

Cevap: Zira tecrübe, hamiyet, nur-i kalb ve nur-i fikri cem edenler, vezaife kifayet etmezler. Bazı ehl-i gayret ve hamiyette, meyl-i tahrip meleke olmuş; tamire pek alışık değildir. Bazı ehl-i tecrübe ve tamir ise, eskisine bir derece meyil ile; istidatları pek müsait değildir. Demek bize bir nesl-i cedid lâzımdır.

Bunu da cidden söylüyorum: Eğer, meşveret şeriattan bir parmak müfarakat ederse, eski hâl yüz arşın ayrılmıştır.

Eski Said Dönemi Eserleri, Münâzarât, s. 221

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

Her bahar, kudretin bir çiçeği

(Dünden devam)

Hem madem biz gözümüzle görüyoruz: Öyle ihatalı ve azametli bir hafîziyet hükmeder ki, zîhayat her şeyin ve her hâdisenin çok suretlerini ve gördüğü fıtrî vazifesinin defterini ve esma-i İlâhîye karşı lisan-ı hal ile tesbihatına dair sahife-i a’mâlini misalî levhalarda ve çekirdeklerinde ve tohumcuklarında ve Levh-i Mahfuz’un numunecikleri olan kuvâ-i hafızalarında ve bilhassa insanın dimağındaki pek büyük ve pek küçük kütüphanesi olan kuvve-i hafızasında ve sair maddî ve manevî in’ikâs âyinelerinde kaydeder, yazdırır, zabtederek muhafaza altına alır. Sonra mevsimi geldikçe bütün o manevî yazıları maddî bir tarzda da gözümüze gösterip milyonlarla misaller ve deliller ve numuneler kuvvetiyle, “Amel defterleri açıldığında (Tekvir Sûresi: 10.)” âyetindeki en acib bir hakikat-i haşriyeyi, kudretin bir çiçeği olan her bahar, kendi çiçek-i ekberinde milyarlar dil ile kâinata ilân eder. Ve başta nev-i insan olarak bütün zîhayatlar ve bütün eşya, fenâya düşmek ve ademe sukut etmek ve hiçlikte mahvolmak ve başta nev-i beşer olarak zîhayatlar, idam edilmek için yaratılmamışlar. Belki bekaya terakki ile ve devama tasaffi ile ve sermedî vazifeye istidadıyla girmek için halk olunduklarını gayet kuvvetli ispat eder.

(Devamı var)

Şuâlar, On Birinci Şuâ (Denizli Hapsinin Bir Meyvesi), Yedinci Mesele

Okunma Sayısı: 2125
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı