"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Madem Hak’tır, hukuku zayi etmeyecektir

Risale-i Nur'dan
05 Aralık 2017, Salı
“De ki: ‘Kimdir gökten ve yerden sizi rızıklandıran? Kimdir kulak ve gözler yaratıp size veren? Kimdir ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran? Kimdir kâinatı yerli yerince tedbir ve idare eden?’ Onlar diyecekler ki, ‘Allah’tır.’ Öyleyse, ‘Hâlâ Ona ortak koşmaktan korkmaz mısınız?’ de. İşte hak olan Rabbiniz Allah Odur.” (Yunus Sûresi: 31-32.)

İşte, başta der: “Sema ve zemini, rızkınıza iki hazine gibi müheyya edip, oradan yağmuru, buradan hububatı çıkaran kimdir? Allah’tan başka koca sema ve zemini iki mutî hazinedar hükmüne kimse getirebilir mi? Öyle ise, şükür ona münhasırdır.”

İkinci fıkrada der ki: “Sizin azalarınız içinde en kıymettar göz ve kulaklarınızın maliki kimdir? Hangi tezgâh ve dükkândan aldınız? Bu lâtîf kıymettar göz ve kulağı verecek, ancak Rabbinizdir. Sizi icad edip terbiye eden Odur ki, bunları size vermiştir. Öyle ise, yalnız Rab Odur; Ma’bud da O olabilir.”

Üçüncü fıkrada der: “Ölmüş yeri ihya edip, yüz binler ölmüş taifeleri ihya eden kimdir? Hak’tan başka ve bütün kâinatın Hâlık’ından başka şu işi kim yapabilir? Elbette O yapar, O ihya eder. Madem Hak’tır, hukuku zayi etmeyecektir, sizi bir mahkeme-i kübraya gönderecektir. Yeri ihya ettiği gibi, sizi de ihya edecektir.”

Dördüncü fıkrada der: “Bu azîm kâinatı bir saray gibi, bir şehir gibi kemâl-i intizamla idare edip tedbirini gören, Allah’tan başka kim olabilir? Madem Allah’tan başka olamaz; koca kâinatı bütün ecramıyla gayet kolay idare eden kudret, o derece kusursuz, nihayetsizdir ki, hiçbir şerik ve iştirake ve muavenet ve yardıma ihtiyacı olamaz. Koca kâinatı idare eden, küçük mahlûkatı başka ellere bırakmaz. Demek, ister istemez ‘Allah’ diyeceksiniz.”

İşte, birinci ve dördüncü fıkra Allah der, ikinci fıkra Rab der, üçüncü fıkra el-Hak der. “İşte hak olan Rabbiniz Allah Odur.” (Yunus Sûresi: 32.) ne kadar mu’cizâne düştüğünü anla. İşte, Cenâb-ı Hakkın azîm tasarrufatını, kudretinin mühim mensucatını zikreder; sonra da o azîm âsârın, mensucatın destgâhı, “İşte hak olan Rabbiniz Allah Odur.” (Yunus Suresi: 32.) yani Hak, Rab, Allah isimlerini zikretmekle, o tasarrufat-ı azîmenin menbaını gösterir.

Sözler, Yirmi Beşinci Söz, s. 469

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

“Sabreyle, başına gelen kazâ-yı Rabbaniyeye teslim ol”

 

Bediüzzaman Said Nursî, Nur Talebelerinin menfî propagandalara aldanmamaları ve hem de Nur Talebelerinin, sevgili Üstadlarıyla görüşmek iştiyakı şiddetli olduğundan, bu ruhî ihtiyacı tatmin için, sair zamanlarda olduğu gibi, Denizli hapsinde de yazdığı mektuplardan bir kısmını buraya derc ediyoruz. Hapishanelerde yazılan mektup ve eserleri Nur Talebeleri gizlice Üstadlarından getirmeyi temin ederler. Zira, Hazret-i Üstad her hapishanede tecrid-i mutlak içinde bırakılmış ve başkalarıyla görüşmesi yasak edilmiştir.

***

[Bu fıkra bir casus vasıtasıyla resmî memurların eline geçtiği için Lâhika’ya girmiştir.]

Bismihî sübhânehû. Ve in min şey’in illâ yüsebbihu bihamdihî.

Ramazan-ı Şeriften bir gün evvel, gizli zındık düşmanlarım tarafından verildiğine kuvvetli ihtimal verdiğimiz –doktorun tasdikiyle– bir zehirin hastalığıyla hararetim kırk dereceden geçmeye başlamışken, Kastamonu’da adliye müddeiumumîleri ve taharrî komiserleri, menzilimi taharrî etmeye geldiler. Ben, o dakikadan sonra, başıma gelen dehşetli taarruzu bir hiss-i kable’l-vuku ile anlayarak ve “Şiddetli zehirli hastalığım dahi ölüme gidiyor” diye Isparta vilâyetinde kıymettar kardeşlerimin kucaklarında teslim-i ruh edip, o mübarek toprakta defnolunmamı kalben niyaz ettim. Hizbü’l-Ekberü’l-Kur’ân’ı açtım; birden bu âyet-i kerime, “Rabbinin hükmü gelinceye kadar sabret. Muhakkak ki sen, Bizim himayemiz altındasın. Rabbini hamd ile tesbih et.” (Tur Sûresi: 48.) karşıma çıktı. “Bana bak” dedi. Ben de baktım. Üç kuvvetli emare ile, mana-yı işârî bana ve bize teselli veriyor. Şimdi başımıza gelen bu musîbeti bir cihette hiçe indirdi ve Isparta’ya mevkufen beşinci nefyimi, o kalbî duamın kabul olmasına delil eyledi.

• Birinci emare: Şeddeler sayılır, hesab-ı ebcedî ile bin üç yüz altmış iki, bu senenin Arabî aynı tarihine tevafuk edip, manasıyla der: “Sabreyle. Başına gelen kazâ-yı Rabbaniyeye teslim ol. Sen inayet gözü altındasın, merak etme. Gecelerde tesbihat ve tahmidata devam eyle.”

..........

Said Nursî

B. S. N. Tarihçe-i Hayatı, Denizli Hayatı, s. 435

Okunma Sayısı: 3099
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı