"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meşrutiyet hak, sıdk, muhabbet ve imtiyazsızlık üzerine beka bulacaktır

Risale-i Nur'dan
03 Ekim 2017, Salı
Meşru hakikî meşrutiyetin müsemmasına ahd ü peyman ettiğimden, istibdad ne şekilde olursa olsun, meşrutiyet libası giysin ve ismini taksın, rast gelsem sille vuracağım.

Fikrimce, meşrutiyetin düşmanı, meşrutiyeti gaddar, çirkin ve hilâf-ı Şeriat göstermekle meşveretin de düşmanlarını çok edenlerdir. “Tebeddül-ü esma ile hakaik tebeddül etmez.”

En büyük hata, insan kendini hatasız zannetmek olduğundan, hatamı itiraf ederim ki: Nâsın nasihatini kabul etmeden, nâsa nasihati kabul ettirmek istedim. Nefsimi irşad etmeden başkasının irşadına çalıştığımdan, emr-i bi’l-marufu tesirsiz etmekle tenzil ettim.

Hem de tecrübe ile sabittir ki, ceza bir kusurun neticesidir. Fakat, bazen o kusur işlenmemiş başka kusurun suretinde kendini gösterir. O adam masum iken, cezaya müstahak olur. Allah musibet verir, hapse atar, adalet eder; fakat hâkim ona ceza verir, zulmeder.

Ey ulü’l-emir!

Bir haysiyetim vardı, onunla İslâmiyet milliyetine hizmet edecektim; kırdınız. Kendi kendine olmuş, istemediğim bir şöhret-i kâzibem vardı, onunla avâma nasihatimi tesir ettiriyordum; maa’l-memnuniye, mahvettiniz. Şimdi usandığım bir hayat-ı zayıfım var; kahrolayım eğer idama esirgersem, mert olmayayım eğer ölmeye gülmekle gitmezsem. Sûretâ mahkûmiyetim, vicdanen mahkûmiyetinizi intâc edecektir.

Bu hâl bana zarar değil, belki şandır. Fakat millete zarar ettiniz. Zira nasihatimdeki tesiri kırdınız. Saniyen kendinize zarardır. Zira hasmınızın elinde bir hüccet-i kàtıa olurum. Beni mihenk taşına vurdunuz. Acaba fırka-i hâlise dediğiniz adamlar böyle mihenge vurulsalar, kaç tanesi sağlam çıkacaktır?

Eğer meşrutiyet bir fırkanın istibdadından ibaretse ve hilâf-ı Şeriat hareketse, “Bütün dünya, cin ve ins şahit olsun ki ben mürteciyim.” Zira, yalanlarla ittihad yalandır ve ifsâdât üzerine müesses olan ism-i meşrutiyet fâsiddir. Müsemma-i meşrutiyet hak, sıdk, muhabbet ve imtiyazsızlık üzerine beka bulacaktır.

Eski Said Dönemi Eserleri, Divan-ı Harb-i Örfî, s. 136

***

Risale-i Nur’dan Cezaevi Mektupları

En büyük şeyin icadı, en küçük bir şey gibi kolaydır

Dördüncü İşaret

İsm-i Ferd’in cilve-i a’zamı güneş gibi zâhir olmakla beraber, vücub derecesinde bir makuliyet ve hadsiz bir kolaylıkla kabul edilir. Ve o cilvenin muhalifi ve zıddı olan şirk, nihayet derecede müşkül ve akıldan gayet derecede uzak, belki muhal ve mümteni derecesinde olduğunu ispat eden çok bürhanlar, Risale-i Nur’un eczalarında beyan edilmiş. Şimdilik o delillerdeki o noktaların tafsilâtını o risalelere havale edip, yalnız üç noktasını burada beyan edeceğiz.

Birincisi: Onuncu ve Yirmi Dokuzuncu Sözlerin âhirlerinde icmalen ve Yirminci Mektub’un âhirinde tafsilen, gayet kat’î bürhanlar ile ispat etmişiz ki, Zat-ı Ferd ve Ehad’in kudretine nisbeten en büyük şeyin icadı, en küçük bir şey gibi kolaydır. Bir baharı, bir çiçek gibi sühuletle halk eder. Binler haşrin numunelerini, her baharda gözümüz önünde kolaylıkla icad eder. Büyük bir ağacı, küçük bir meyve gibi rahatça idare eder. Eğer müteaddit esbaba havale edilse, her bir meyve, bir ağaç kadar masraflı ve müşkülâtlı ve bir çiçek, bir bahar kadar zahmetli ve suubetli olur.

Evet, nasıl ki bir ordunun teçhizat-ı askeriyesi bir kumandanın emriyle bir fabrikada yapılsa, o ordunun teçhizatı, âdeta bir tek neferin teçhizatı gibi kolaylaşır; eğer her neferin cihazatı ayrı ayrı fabrikada yapılsa ve idare-i askeriyesi vahdetten kesrete girse, o vakit her bir nefer, ordu kadar fabrikalar ister. Aynen öyle de, eğer her şey Zat-ı Ferd ve Ehad’e verilse, bütün bir nev’in hadsiz efradı, bir tek ferd gibi kolay olur. Eğer esbaba verilse, her bir ferd, o nevi kadar müşkülâtlı olur.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesinin Bir Meyvesi), Dördüncü Nükte, s. 617

Okunma Sayısı: 1901
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı